Kedinâme 11;Pisican eğitilebilir mi?

0

Kedinâme 11;Pisican eğitilebilir mi?

O, vazgeçilmez bir başucu kitabı… Her şeye kendi karar vermek gibi ilkesi malum. Çağırırsın gelmez. Hemen gelmez. Mesajı almıştır da komutu almaz. Konuşabilse “Döncaaam ben sana…” diyecektir. Döner de. Acil gelmesini isterseniz mama kabını yerinden biraz sesli bir şekilde oynatmak veya mama konservesinin kapağını açmak etkili olur. Hele karnı açsa, arkasında toz bulutu bırakıp yanınıza ışınlanır.

Sözü geçen şahıs, ev kedisi. Eğer aç değilse sokaktaki ırkdaşı da benzer davranış gösterebilir. Sana niye güveneyim ki ifadesiyle dik bir bakış… Fi tarihinde yaşadığı travmanın bedelini güvensizlik olarak ödetirmiş gibi tripler.

İnsan kişi

“İnsanlar cezalandıramadıklarını affetmezler.” der Hannah Arendt. Yaşam imbiğinden süzülmüş çok kıymetli deneyimler. Hepimizin yaşamlarında sayısız hayal kırıklığı, kilometre taşları olmuyor mu? İzi kalmadı sanırken bir anda beynin derin dondurucusundan çıkıp çözülüveren bir kompleks, hayatımızın direksiyonuna oto pilot olarak kuruluveriyor. Bir yazılım faciası. Artık nereye sürerse…

İnsanda durum bu. Tüylüye bakalım

Bebekliği, çocukluğu derken evdeki minnak jilet gibi tırnakları ve sıcan dişleriyle özellikle ellerinize soyut desenler çizer. Günlerce bıkmadan uğraşır. Artık coşkun deli sanatçı eserinde ne anlatmak istiyorsa o ellerle insan içine çıkıp utanmadan ayaklı tuval olarak dolaşırsınız. Arada sapkın biri gibi görünüyor muyum diye içinize kurt düşer tabii. Neyse ki, kediciler birbirini anladıklarını tebessümle belli ederler. Bön bakışlarını yakaladığınız münasebetsizlere aldırmazsınız.

Kedi şahısı hizaya sokacağım diye ant içenlerdenseniz, kolaylıklar ve bol sabır dilemek gerek.

İlk kedilerimden Pumiş’i hatırladım. Yavruyken sadece bana değil, eve gelen tüm misafirlerin el ve ayaklarına soyut desen çalışmaları yapardı. Eğiteyim diye ne kadar uğraştıysam olmadı. Ben de “Hımmmm… bak torbalı geliyormuş, yaramaz kedileri torbasına koyup götürüyormuş…” diye sabuklamalarla kendimi eğlendirmeyi seçtim. Onun umurunda değildi nasılsa.

Aslında bir ara Alman disipliniyle onu kampa sokmayı bile denedim. İşe geç kalmayı göze alarak enerjisini boşaltması için oynatmak, uyurken ayak bileğimi veya kolumu tırnaklarını geçirmemesi için kızmak, kumuna marifetini gömerken amele gibi uzun uzun kazı çalışması yapmaması için eğitmeye çalışmak. Çok başarılıydı. Beni eğitti.

Sonuçta her birinin farklı karakterinin oluşu, değişik koşullarda büyümelerinden.

Bazı dostlarım kedi sevmiyor. O zaman biraz odada kapalı bırakmak zorunluluğu oluyor. Konuk gittikten sonra kudurarak özgürlüğünü kutluyor doğal olarak. Allahtan kedi sevmeyen ya da mekanda kaplan varmış gibi panik atak geçiren tanıdığım yok gibi.

Pisicanlarımı biraz olsun eğitmek için harcadığım enerjiyle, eve maymun alsam hayvancık mantı açıyor olurdu. Yine de her biri evin şenliği.

Füsun ALTINOK

Füsun ALTINOK/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 9 Mart 2024

Yazarın Tüm Yazıları

Yazarın Önceki Yazısı

KEDİNAME 10; Aktivist Paşa!