Bir Özel Uçak ve Anonim Otobüs Hikayesi.

0

Bir Özel Uçak ve Anonim Otobüs Hikayesi.

Şeyma Subaşı’ın Mısırlı sevgilisi özel jet uçağında yer bulamayınca bir uçaktaki tüm biletleri satın almış.

Sosyal medya fenomeni cici kızımızın bu haberini okuyunca aklım yıllar önce yaşadığım bir olaya gitti.

Okuyanlar kendilerine göre akıl yürütüp dünyanın adaletsizlikleri hakkında hallerince düşünsünler diye paylaşmak istedim.

Anam Ankara’dan hasta erkek kardeşimi bana getiriyor, İstanbul’a.

Yıl 1984 ya da 1985.

Ankara garına geliyorlar, bilet yok, zar zor bilet bulup biniyorlar tıkış tıkış bir otobüse.
Ayakta gelecekler.
Çocuk hapisten yeni çıkmış.
Tüberküloz.
Ama ne kendisi ne anam bunu biliyor.
Nice sonra alçak bir tabure bulmuşlar da öyle oturmuşlar, kimse yer vermemiş o zamana değin.

Anam yaşlı bir kadın, ayakları zar zor yeri tutuyor.

Attılar kendilerini bana.
Başımdan dünyalar döküldü, hangi otobüs diye sorunca anam “Bir de bu boktan iş için mi yatacaksın hapiste. Kardeşin iyi değil, onu iyileştir.” deyince sineye çekiyorum.
Ama unutulacak gibi değil yaptıkları.

O zamanlar Maltepe Lisesinde fransızca öğretmeniyim. Şiir yazmanın birçok yararını gördüm, sanırım biri de budur.
Nâzım Hikmet’in kızkardeşi Semiha Yaltırım’ın oğlu Hikmet Bey Koşuyolu Öğretmenler Hastanesine başhekim, götürüyoruz kardeşimi çarnaçar; bir yıllık hapiste iyice çökmüş kardeşimi.
İyice çökmüş, hastalık yemiş bitirmiş gencecik çocuğu, henüz 14 yaşında.
Verem diyorum yolda eşime, o ” Ağzını hayıra aç” diyor. Oysa çok görmüşlüğüm var hapiste bu meret hastalıktan çekenleri.

Tetkikler başlıyor, Hikmet Bey geliyor, “Tüberküloz, yatıracağız” diyor.
Zor bir süreç başlıyor, hastanede 6 ay yatması gerekli.
Zengin hastalığı derler ya gerçek, istenilenleri tedarik etmek için gerçekten bir lise öğretmeninden fazlasını kazanmak gerek.
Fransızca kurs vermeye başlıyorum özel bir dershanede.
Anam tutturuyor, ille de dönmek istiyor Ankara’ya. Günler önce yer ayırtıyor, bizzat kendim oturtuyorum zavallı yaşlı, yorgun kadını koltuğa.

Hiç unutamıyorum. Kahredici bir olay olsa gerek 400 kilometrelik bir yolun yarısını ayakta, yarısını ise taburede oturarak yolculuk yapmak.

Şeyma Subaşı’nı düşünüyorum bir an, Mısırlı sevgilisini ve yine isyan duygularım yükseliyor.
Sahi nasıl bir dünya bu?
Nasıl katlanıyoruz bu dünyanın bu hallerine?

Sanırım insan yeryüzündeki hem en akıllı hem en ‘sefil’ varlığı…

Dünyaya şekil verebildiği gibi, koşulları el verince her türlü naneyi yiyebilen bir mahlûk.

Metin CENGİZ/Şair

 

Metin CENGİZ/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 27 Nisan 2021

Yazarın Tüm Yazıları

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here