Oğuz HAKSEVER yazdı: Necefli Maşrapa’dan Bugünlere

0

Oğuz HAKSEVER/Gazeteci

Necefli Maşrapa’dan Bugünlere

 Türkiye’de televizyon yayınları başladığında teknik aksaklıklar sıkça yaşanırdı. Bu durumlarda TRT, ekrana “LÜTFEN BEKLEYİNİZ” yazısıyla bir resim koyardı. Üzerinde necefleri yani değerli taşları olan bir maşrapa… Necefli maşrapa, zamanla teknik yayın aksaklıklarının simgesi oldu. Aradan yıllar geçti Türkiye’de çok kaliteli teknik kadrolar yetişti; teknoloji ilerledi yedekleme sistemleri sayesinde televizyon yayıncılığında teknik aksaklık hemen hemen unutuldu. Ama bu olumlu durum, özellikle televizyon haberciliği içeriğinde gerçekleşmedi. Gerçekleşemedi.

O zamanlar aksaklığın simgesi maşrapanın necefleri vardı. Necefler, izleyiciye saygıyı izleyicinin hoşgörüsünü temsil ederlerdi. Teknik olarak bilgisizlik halledildi ama yine özellikle TV yayıncılığının omurgası televizyon haberciliğinde içerik olarak maşrapanın necefleri döküldü.

Bunun çeşitli sebebleri var.

En önemlisi, özel yayıncılıkta işler yanlış, kötü başladı. Ve mesleki derinlikte eleştiri öksüz kaldı.

Yayıncılıkta, gazetecilikte televizyon haberi o kadar önemli bir iş ki, gazete ve dergiler hariç mecrası medyumu neresi olursa olsun hepsinde yer alıyor. İnternet haber portallarında, sosyal medya mecralarında işin içine bir haberi hareketli görüntü ve sesle anlatmak girdiğinde bu, televizyon haberi formatıyla yapılıyor. Şöyle bir hatırlayın: Reklamları bile zaman zaman televizyon haberi formatında veriyorlar. Güvenilirlik algısı oluşturmak için… O halde televizyon haberini; kaliteli izlemek ister televizyonda olsun, ister internet haber portalında olsun, ister akıllı telefonda olsun ve ister sosyal medyada olsun izleyicinin hakkı.

Şimdi, özel yayıncılıkta işler nasıl yanlış ve kötü başladı; yaşı uygun olanlar ve o dönemleri içinde yaşayanlar, gözlemleyenler olarak bir hatırlayalım.

Özel televizyon yayıncılığı başlangıçta yasa dışıydı. Anayasaya aykırıydı. Regulasyon, kural, düzenleme yoktu. Özel televizyon yayıncılığı kurulurken insan kaynağı olarak bir tek TRT vardı. Haliyle “Büyülü Kutu”nun yöneticileri, TRT’den personel devşirmek istediler. Teknik personel hariç, TRT’nin işi iyi bilen içerik yayıncıları, bu maceraya pek sıcak bakmadılar. Yaygın kanaat “Kesinlikte batacaklar” diye özetlenebilecek bir kaygıydı. Sonuçta “Büyülü Kutu, ağırlıklı olarak yazılı basında çalışanlara yöneldi. Gazeteciler, televizyon haber merkezlerine gittiklerinde kendilerini körebe oynarken buldular. Televizyona TRT’den giden ve bilebildiklerini saklayan, aktarmayan yayıncılara ebelendiler. Bu nedenle kendi kendilerine tuhaf bir televizyon haber yayıncılığı uydurdular -Özellikle Mehmet Ali Birand-Ali Kırca dönemi olmak üzere 32.Gün ekolü tam anlamıyla bir istisnadır-. Bunun etkileri hala devam ediyor. Yeri geldiğinde bu köşede bunlar anlatılacaktır.

Bir de televizyonun gücünün kötüye kullanılması var. “Büyülü Kutu”nun sahiplerinden baskın olanı, garaz duyduğu kişilere karşı, iş alanında rakiplerine karşı ekranı bir silah, aşağılama aracı olarak kullandı. Bu, yıllarca devam etti. Özel televizyon yayıncılığı yasalaştı. Regülasyon, kurallar getirildi. RTÜK kuruldu ama o dönemin içerik ve ahlaki kalıntıları hala devam ediyor.

Eleştiri eksikliğine gelince, televizyon haberinin inceliklerini, görselliğini, televizyon haberinin en önemli aracı görüntünün gramerini bilen yeterince olmadığı için; iletişim fakülteleri bu alanda yetersiz olduğu için, akademya yeterince öğretmediği, yetiştirmediği için eleştiri de pek yok. Eleştiriler, dil sürçmeleri, maddi hatalar, gaflar veya nesnellikle, tarafsızlıkla ilgili. Kastedilen tarzda eleştiriyi gördüğüm kadarıyla sadece zaman zaman Hıncal Uluç yapıyor.

Burada bu eksiklik biraz olsun giderilebilirse ne ala!

Bu, girizgah niyetine bir yazıydı.

Türkiye’de televizyon haberciliğinin durumuyla başlarız.

Oğuz HAKSEVER/Gazeteci

OğuzHAKSEVER/kentekrani

Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 12 Temmuz 2020

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here