SÜREKLİLİK VE KOPUŞUN ADI: CUMHURİYET

0

SÜREKLİLİK VE KOPUŞUN ADI: CUMHURİYET

8 gün sonra Cumhuriyet’in 100’üncü yılını kutlayacağız. Cumhuriyet, 19’uncu yüzyılın başından itibaren yaşanan tarihsel, toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel gelişmelerin sonucu ortaya çıkmıştır. Çünkü her siyasal rejimin oluşmasında tarihsel, toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel koşullar belirleyicidir. Siyasal rejimler, savaş, salgın, darbe, afet gibi toplumu derinden etkileyen koşullarda değişebilmektedir. Bizde de Cumhuriyet fikri 1839 yılında ilân edilen Tanzimat, 1856 Islahat Fermanı ve 1876 Kanuni Esasi’ye olmasa gerçekleşmesi oldukça zor olurdu. Bu anlamda Cumhuriyet bir süreklilik ve kopuşun ifadesidir. Çünkü tarihsel olaylar kendiliğinden ortaya çıkmaz ve kabul görmez. Nitekim 1. Meşrutiyet ve Kanuni Esasiye’nin kısa süreli olması bunların toplumsal destekten yoksun olmaları sonucudur. Her ne kadar II. Meşrutiyet’in arkasında askeri ve sivil bürokrasiden destek alan İttihat ve Terakki Cemiyeti olsa da o yönetim biçiminin de sürekli olmayacağı muhaliflere yönelik uygulamalardan ve Birinci Dünya Savaşı sürecinden anlaşılmıştır.  Yani bu toplumda mutlak monarşinin Padişah’ın yetkilerini kısmaya yönelik bir yönetim biçimi olarak Meşrutiyet mayası tutmamıştır.

Cumhuriyet’in bir çınar ağacı gibi kök salmasında ve derinleşmesinde, Kurtuluş Savaşı’na kadar olan süreçte neler olmayacağının sivil ve askeri bürokrasi tarafından anlaşılmış olmasının büyük payı vardır. Üstelik, Cumhuriyet, dikkate alınmayan ve toplumun çoğunluğunu oluşturan reaya denilen sınıfa önem vermiştir. O sınıfla uzlaşmak için aşar vergisi kaldırılmış ve tarımın vergilendirilmesinden önemli ölçüde vazgeçilmiştir. Bu konuyu başka bir yazıda farklı bir perspektiften değerlendireceğim.

Şu açıkça vurgulanmalıdır: Cumhuriyet tarihimizde açılan yeni bir sayfadır. Bu sayfa yüzyıldır hep birlikte yaşama irademizle dolduruyoruz. Sorunlar olsa da çözümlerini bularak Cumhuriyeti kuran kadronun önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün vurguladığı gibi “Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet yaşatmak için” çaba harcıyoruz. Türkiye’nin etrafında 100 yılda farklı rejimler ve dönüşümler olmasına rağmen bizim istikrarı korumamız ve sürdürmemiz Cumhuriyet’in temel değerlerini içselleştirdiğimiz göstermektedir.

19’uncu yüzyılda İran, İngiltere, Rusya, Fransa ve İtalya gibi devletlerle savaş yapıldığı; imparatorluğun bünyesinde yer alan Sırplar, Yunanlılar ve Arnavutların isyan ve ayaklanma çıkardıkları düşünülürse toplumun oldukça yorgun olduğu sonucu çıkarılabilir. Üstelik bu süreçte hem büyük toprak kaybı yaşandı hem de çok uluslu imparatorluk yapısından büyük ölçüde Türklerden oluşan homojen bir nüfusa dönüşen Osmanlı İmparatorluğu 1880’lerden itibaren ekonomik anlamda iflas etmiş ve bir anlamda cihaza bağlı (entübe) olarak yaşıyordu.

1838 Balta Limanı anlaşmasıyla dünya ekonomisine açılan ve hızla yarı sömürge yolunda ilerleyen Osmanlı İmparatorluğu ulusların ortaya çıktığı 19’uncu yüzyılda varlığını sürdürmesi mümkün değildi. Dönemin aydınları Osmanlılık, Pan İslamizm ve Pan Türkizm temelinde önerdikleri siyasal programlar başarıya ulaşamadı. Üstelik Kırım Savaşı (1853-1856)  ile borçlanma süreci hız kazandı ve borçlar ödenemez hale gelince devletin gelirlerine Düyûn-ı Umûmiye aracılığıyla el konuldu. Osmanlı, I.  Dünya Savaşı’nda yenilince fiilen son nefesini vermiş oldu.

Bu süreç, Mustafa Kemal önderliğinde bağımsızlık ve kurtuluşa giden yolda uzlaşan sivil ve askeri bürokratlardan oluşan kadronun bir araya gelmesine yol açtı. Daha sonra düzenli orduya dönüşen Kuvâ-yi Milliye olarak anılan bu güç, Kurtuluş Savaşı’nı Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazandı. Amasya Genelgesinde yer alan “Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır” ifadesi Cumhuriyet fikrinin nüvesini taşımaktadır. Çünkü Cumhuriyet, halkın, halk tarafından yönetilmesi demektir. 23 Nisan 1920’de önce parlamento sonra Meclis hükümetinin kurulması bu iradenin somutlaştırılmasıdır. 20 Ocak 1921 kabul edilen Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun ilk maddesinde de “egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Yönetim biçimi, halkın yazgısını doğrudan ve fiilen yürütmesi esasına dayanır” denilmektedir. Bu Anayasa ile aslında adı konulmadan Cumhuriyet tarif edilmiştir.

1920’lerde Ankara ve İstanbul’da ortaya çıkan ikili hükümet yapısının devam edemeyeceği de süreç içinde ortaya çıkmıştır. 11 Ekim 1922 tarihinde İtilaf (Uzlaşma) devletleri ile Mudanya Ateşkesi imzalanmasından sonra 30 Ekim 1922’de Saltanatın kaldırılması kabul edilmiştir. Böylece Türk tarihinde daha önce Batı Trakya’da görülen Cumhuriyet rejimi dışında yeni bir rejim uygulamaya konulmuştur. Bu tarihsel bir kopuştur. Padişah Vahdettin’in 17 Kasım 1922’de İngiliz savaş gemisi ile ülkeden ayrılmasıyla da Cumhuriyet’e giden yolun önü de açılmıştır. Böylece, ulusal sınırların belirlendiği 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan anlaşmasından sonra Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edilmiştir.

Cumhuriyet döneminde kabul edilen Latin Alfabesi, Medeni Kanun, Kılık Kıyafet vb. konular aslında Osmanlı İmparatorluğunda 1860’lardan itibaren yoğun olarak da 1908’de II. Meşrutiyet döneminde tartışılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün büyüklüğü bu tartışmaları bir siyasal programa dönüştürerek kararlı bir biçimde uygulamasındadır. Bu, Cumhuriyet’in sürekliliğini yani Osmanlı’dan bu yana devam eden tartışmalara sahip çıktığını gösterir. Mustafa Kemal Atatürk’ü asıl büyük önder yapan halkın kendi iradesine sahip çıkarak kendisini yönetmesi yönündeki paradigmasıdır. Bu paradigma Osmanlı’dan Padişahlık sisteminden hanedana bağlı  veraset yoluyla geçen bir yönetim biçimine son vermesidir. Bu paradigma “kimsesizlerin kimsesi olma” anlayışıdır. Kul yerine özgür bireyin, yurttaşın temel alınmasıdır. Yurttaşın temsilcileri aracılığıyla sesini duyurması, taleplerini iletmesidir. Cumhuriyet, farklı toplumsal kesimlerin, görüş, değer ve inançlarının parlamento aracılığıyla dile getirilmesi, seçimler yoluyla iktidarın değişmesidir.

Yüz yaşına gelen Cumhuriyeti, değerlerini korumak, geliştirmek hepimizin bir görevidir. Cumhuriyeti kuran kadroyu başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere saygı ve rahmetle anıyorum. Daha nice yüz yıl dostlarını sevindirerek düşmanlarını kıskandırarak;
YAŞASIN CUMHURİYET !

 

Kemal ASLAN/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 22 Ekim 2023