Bir süredir ülkenin gündeminde olan çözüm süreci, yeni bir ivme kazanmış, bir “üst aşamaya” geçmiş görünüyor!
Bunu düşündüren, önce sayıları 30 civarında bir grup PKK’lının, basın ve kameralar önünde bir gösteriyle silahlarını yakması, ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisi tarafından tarihi diye duyurulan açıklaması.
“Bu yolda AK parti, MHP ve DEM, birlikte yürümeye karar verdik; barış süreci kapsamında TBMM’nde bir komisyon kurulacaktır” .
Erdoğan açıklamasını yaptıktan sonra, DEM Parti, “ Öyle ama, bu sadece barış süreci için geçerli; öteki konularda herkes kendi yolunda yürüyecek” mealinde utangaç denilebilecek bir açıklama yaptı.
Doğal olarak DEM Parti’nin bu açıklamasından sonra gelişmeler kendi tabanında beklenen coşkuyu yaratmadı.
Belli ki, DEM parti politikalarını destekleyen çevreler, destek oldukları partinin bir anda Cumhur ittifakı ile aynı saflarda görünmesinden tedirginlik yaşadılar.
Öyle ki, daha önce partinin “ çözüm süreci” heyetinde yer alan Mardin’in yerine birkaç kez kayyum atanmış belediye başkanı Ahmet Türk ilginç bir açıklama yaptı.
“Eğer yerlerine kayyum atanan CHP’li belediye başkanları göreve iade edilmezse, ben de iade edilmeyi kabul etmem!” dedi.
Ahmet Türk’ün, gazetecilerin bir sorusu üzerine ortaya koyduğu bu yaklaşım, oluşan yeni duruma karşı koyduğu net bir tavrın ifadesiydi sanki!
Biraz daha geniş çerçeveden bakarsanız, çözüm sürecine, iktidarın yanı sıra ana muhalefeti ve belki de bütün muhalefeti kapsayan bir bütünsel yaklaşım öneriyor gibiydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından olumlu tutumları nedeniyle teşekkür edilen DEM temsilcileri Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın kendisi ile görüşmelerinde CHP’nin bu süreçteki yerinin gündeme gelip gelmediği belirsiz.
Ancak Erdoğan’ın açıklamasına bakılırsa , cumhur ittifakının “kimlerle birlikte” yürüyeceği belirlenmiş, onlar da bu birlikteliği kabul etmiş durumda.
Anlaşılan süreçte CHP’ye rol biçilmemiş.
Ahmet Türk’ün, görevine iade edilirse kayyuma devredilmiş CHP’li belediye başkanlarının da iade edilmesini şart koşar gibi konuşmasının ise, DEM Parti içinde oluşmaya başlayan bir çatlağın habercisi olup olmayacağı bilinmez.
Öte yandan, bir de Selahattin Demirtaş meselesi var.
Son zamanlarda Demirtaş bir kısım DEM partililerden pek destek görmüyor gibi.
Sarfettiği bazı sözler, partisinin çizgisi dışında görülüp sert ifadelerle eleştiriliyor.
Bir yandan da, Demirtaş ile Öcalan’ı birbirine karşı alternatif gibi görenler var.
Yarın Öcalancılar, Demirtaşçılar ayrımı ön plana çıkarsa şaşırmamak lazım.
DEM partiyi destekleyenler, bütün bunları göz önüne alarak , şimdilik bekleme niyetinde gibiler sanki!
Süreçteki gerçek rolünün İmralı ile mesaj trafiğini sağlamanın ötesine geçtiği konusunda şüpheler bulunan DEM parti, galiba en zor günlerini yaşıyor.
İki arada bir derede; fazlaca bir inisiyatif kullanma şansı olmadan; kendini olanca açıklığıyla ifade edemeden!
* * *
Öte yandan, terör örgütü PKK’nın 30 kadar mensubunun silah yakma görüntüleri, pek çok çevre tarafından “Show” olarak nitelendirildi.
Bırakılacağı açıklanan silahlar niye yakılır ki?
Bunların hangi “eylemlerde” kullandığının, yol açtıkları cinayetlerin dökümü yapılmış mıdır?
Balistik inceleme raporları var mıdır?
PKK’nın 40 küsur yıldır binlerce şehit verdiren, haklarını savunma bahanesiyle eyleme geçtiği Kürtlerden düşman gördüklerinin köylerini yakıp sivilleri kurşuna dizen eylemlerinin hangi silahlarla gerçekleştirildiği kayıt altında mıdır?
Eğer öyleyse, şimdi barış için yaktıklarını söyledikleri bu silahlar geçmişin belki de çok fazla suçunun aletleri midir?
Suç delillerini yok etme suçu işlenmiş olabilir mi?
- * *
Çözüm süreci için bir meclis komisyonu oluşturulacağı açıklandı.
Şu anda ön görüldüğü kadarıyla, böyle bir komisyonun TBMM’nin resmi ihtisas komisyonu olma şansı yoktur.
Çünkü, Meclis komisyonlarının oluşturulması yasa ve iç tüzük hükümlerine bağlıdır ve tüm grupların ve bağımsız üyelerin oran olarak temsil edilmeleri gerekir.
O zaman öneriler ya bütün partilere iletilip sayıları oranında üye vermeleri istenecek ya da resmi nitelik taşımayan AKP-MHP ve DEM partililerden oluşan bir kurul, hazırladıkları yasal düzenleme önerilerini Meclis başkanlığına iletecektir.
Eğer bu öneriler arasında “af” ya da “ceza indirimi” gibi maddeler olursa da, bu suçların işlendiği bir “son tarih” belirlenmesi gerekir.
Son tarih de, genellikle sürecin başlangıcı olarak kabul edilen açıklamaların yapıldığı günler olur ki, ondan sonra “nasıl olsa af çıkacak” diye kimse yeni suçlar işleyemesin!
Örneğin, silahların yakılması olayıyla ilgili bir delil karartma suçu işlenmişse, sürecin başlangıcı çok daha önceye dayandığı için yakanların sağlanacak “kolaylıklardan” yararlanamaması gerekir.
Her halde, süreci devam ettireceğini açıklayan tüm unsurlar, bütün bunları değerlendiriyordur.
Coşkun KARTAL

















