KÖPRÜ; Yetersiz Bakiye! 

0

KÖPRÜ; Yetersiz Bakiye!

Önce ‘bakiye’ nedir? Ona bakalım ve yetersizliğinde başımıza gelenleri görelim…

Bakiye; bir şeyden artan, kalan, artık, kalıntı, sözlük anlamı olarak bir artı değeri ifade eder. Bir hesabın borç ve alacak kısmının arasında kalan fark, yok olan bir şeyin kalan kısmı ve artakalan, geriye kalan anlamına gelir…

Günlük yaşamda bakiye terimi genellikle faturasız hatlı cep telefonlarında, kredi kartı hesaplarında, banka kartı hesaplarında, şehir içi toplu taşıma kartlarında, sanal alışveriş kartlarında ve bazı işyerlerinin yemek kartlarında kullanılan bir terimdir. Bu kartlara yüklü olan bakiyeler puan, kredi ya da para şeklinde olur…

Pekala, biz toplumsal yaşamımızda ‘yetersiz bakiye’ deyimiyle neden giderek daha sık karşılaşmaya başladık?..

Örneğin, otobüste o deyimin robotik bir ses tarafından söylendiği duyulunca insanı utandırmaktadır. Tüm otobüsün bir anda o kişiye baktığı, o kişi de “kartınız var mı?” diye ortaya seslenince tüm gözlerin kaçırıldığı bir duruma yol açacak uyarıcı bir sestir o. Çaresiz kalan yolcu bağırır resmen otobüste duymayan kalmasın diye. Aslında sürücü ile yolcu arasında özel kalmalı böyle istenmeyen durumlar kanımca. Zavallı kişi o otobüsten inmek zorunda kalır,  ancak yarım saat sonra gelecek bir otobüse binebilir, tabiî o sürede akbilini kullandırmayı kabul eden bir yardımsever/hayırsever bulabilirse…

Ya da bir süpermarkette uzun bir kuyruğun önünde kasaya ödeme yapma sıranız gelmiştir. Kasiyer, alışveriş arabanıza fiyat etiketlerini dikkatlice kontrol ederek ve çekinerek koyduğunuz tüm malları teker teker barkod okuyan gözün önünden bip bip sesleri arasında geçirir. Pos cihazında ödemeniz gereken tutar çıkmıştır. Kredi kartınızı çekinerek uzatırsınız kasiyere…Ama o ne yazık ki herkesin duyabileceği yükseklikte bir sesle söyler: ”Bakiyeee yetersiz beyfeeendiii!” diye. Yanınızda nakit paranız yoksa, aldıklarınız da iade edilebilecek cinsten değilse canınız çok sıkılır, çok zor durumda kalırsınız…

Oysa ben bu maddiyata yansıyan maneviyatın eksilen kısmından bir nebze olsun bahsetmek istiyorum.

Yâni birikimlerimizden; güzel ahlâk, saygı, vefa, dostluk, ilim (gerçekliği bilimsel verilerle kanıtlanmış) ve maddi kazanımlarımızın eksik kısmından…

Önce pandemi kıskacında bunalan ve ev hapsinde tutulan bebek patlaması (baby boomer ) kuşağı (kendinden kaçan, kendi isteklerini bastırması belletilen, toplumsal olaylara karşı sessiz kalmanın ve konuşmamalarının öğretildiği kuşak),

Onlar kendilerine tanınan ücretsiz ve yarı ücretli kartlarıyla seyahat özgürlüğü kazandılar.

Toplu taşıma araçlarında yer bulup oturabildiklerinde yüzünde hüzün mü, tebessüm mü, ne olduğunu kestiremediğimiz biçimde “İstanbul’u dinliyorum” dercesine gözleri kapalı haliyle;

İlk hatırladığı çocukluk günlerini, ergenlik ve gençlik dönemini, çalışma hayatını, hayat ve geçim uğraşlarını…

En çok tutamadığı akıp giden, en kolay harcadığı zamanı…

Düşünüyorlar gibi gelir bana hep…

Bir de onlarla göz göze gelmemek için engizisyonda giyotini boyunlarına yemişçesine başı öne düşen Y ve Z kuşağına mensup gençler…

Kulaklarında kulaklık, ellerindeki telefonlarla bütünleşmiş, oturdukları yerlerde uyur pozisyonda çoğunlukla…

İnmeleri gereken durak anons edildiğinde ‘Ölüler Günü’ filmindeki zombi karakterleriymişçesine birden canlanıp, kapıya doğru hareketlendiklerinde çizgi film kahramanları gibi olursunuz vallahi!..

Hepiniz sahtecisiniz, yüzünüzdeki maskeler ve kulağınızdaki kulaklıklarla, elinizdeki telefonlarla bütünleşen umarsız ve kendinize saygısızlığınızla…

Oysa yok saydığınız, görmezden geldiğiniz bu insanlar saygıyı hak ediyorlar…

Saygıyı hak eden ama saygı göremeyen yaşlı vatandaşını bütçe açığının nedeni olarak gören/gösteren bir ülkenin halkından ne bekliyoruz ki!..

Hançeresini yırtarcasına… Avaz avaz yanındaki hanımefendinin elini sıkıca kavrayan çakır gözlü, sakallı ihtiyar delikanlı…

Kendisine yönelen, sorgulayıcı bakışlara aldırış etmeden…

Sanki o bakışlar; günümüzdeki yokluk ve yoksulluğun müsebbibi olanlar bu kuşağın yüzde kaçını oluşturuyorlar?

Saygıyı hak eden yaş almış insan sayısı,

Bunların oransal olarak ne kadarı; edebiyatla ilgisiz edebiyatçılardan,

Farklı görünmek adına her şeye itiraz eden eleştiren; kendince tavır takınan entelektüellerden,

Bir bilgi akımının ya da biliminin temelini oluşturan, ilkeler bütünlüğünü önemsemenin kıyısından geçmeyen felsefecilerden,

Uhrevî alemi kendince yorumlayan dinbazlardan,

Tarihine düşman tarihçilerinden,

Her konuda sözü olan cahillerden oluşuyor.

Der gibiydiler.

Bu arada bir başka ses yankılandı; “yetersiz bakiye …”

Elinde İstanbul Kart etrafındakilere; “Yeterli bakiyesi olan kart sahibi yok mu?” dercesine bakan gözlerle vatandaş…

Önceleri; “At abi, hanımefendi, arkadaş buradan ödemeni yapabilirsin” diyenler, bu fiyat artışları sonrası, kendileri, hiç olmazsa toplu taşımada bakiye yetersizliğine düşmemek için;

Sesi duymazdan, yardım için bakan gözleri görmezden geldiler, arkalarını döndüler umarsızca…

Şükür ki yetersiz bakiye sesi karta tahvil edilmiş umumi tuvalet girişinde duyulmadı.

İşte o zaman vatandaş altına etmişti…

Bizi kıskananlar önce ihtiyacını gör, sonra öde işlemini başlatmışlar.

Eyvallah!..

Halkın çıkarına olduğu iddiasıyla gensoru verip çoğunluğu sağlayabilecekleri halde oturuma katılmayan muhalif milletvekilleri;

Ve muhalif vekil sayısına göre pozisyon alarak grup oluşturan iktidar vekilleri;

Siz oradan baktığınızda bizi aptal olarak mı görüyorsunuz?..

Aslında öyle değiliz biz ve herşeyin farkındayız!..

Sanırım ömrümün bakiyesi bu gidişatın sonunu görmeye yetmeyecek; ben asıl ona yanıyorum…

Bir aile büyüğümün sözleri kulağımda yankılanıyor:

“Hayatta her şey bitebilir. Para, mal, mülk, makamlar ve hatta ömür bile. Bitmeyen tek servet ise yürekteki sevgidir…”

M. Cemal Beşkardeş/KÖPRÜ

Mehmet Cemal BEŞKARDEŞ /kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 23 Mayıs 2024

Diğer Yazılar İçin Tıklayınız