📽️BURCU TATLISES/ MÜZİK /SÖYLEŞİ

0

📽️ BURCU TATLISES/ MÜZİK /SÖYLEŞİ

‘Popüler olmadan, şarkılarınızın çok dinlenmesi ya da bilinirliğinizin artması pek kolay değil’

Müzikseverlerin dilinden düşmeyen klasikleşmiş  parçaların başarılı söz yazarı ve büyülü ses tonuyla  dinleyenlerini düşler ülkesinde gezdiren Burcu Tatlıses ile müzik yaşantısını, dizi/film müziği projelerini ve  yazarlığı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İyi okumalar. 

“Alagül”, “Seni Severdim”, “Yak Gel”, “Senden Öğrendim” gibi milyonların severek dinlediği şarkıların söz yazarısınız. Tanınmış birçok sanatçının albümlerinde sizin parçalarınız yer aldı. Sonrasında ise müzikseverler kendi sesinizden bestelerinizi dinlemeye başladı. Kendi albümlerinizin geç kaldığını düşünüyor musunuz?

Şarkı sözü yazmaya başladığım zamanlar, şarkı söylemeye yeni başladığım yıllara denk düşüyor. Eğitimini aldığım mühendislikle bağ kuramamış, kendimi anlatabileceğim bir yol arayışında olduğum süreçte, bambaşka bir dünyaya adım attım. Uzun bir yolculuğun başında olduğumu biliyordum, müzik eğitimim yoktu, şarkı söylemekle ilgili öğrenmem, tecrübe etmem gereken çok şey vardı. İnsan planlar kurarken başına gelenlere dair bir söylem vardır ya; söz yazarı olmak böyle bir şey oldu benim için. Kalemim benden önce hazırmış galiba, çok özel besteleri sözlendirdim kısa süre içinde. İyi şarkı söylemek, kendi şarkılarımı yazmak ve sonra onları dinleyenle buluşturmak için önüme bir süre koymuştum zaten. Bir yandan söz yazmaya devam ederken bir yandan da adım adım kendi hikayeme hazırlandım. O yüzden ilk albüm tam da olması gereken zamanda, olabilecek en güzel şekilde oldu benim için. Ne erken, ne geç.

 Bir İstanbul Masalı, Zerda ve Öyle Bir Geçer Zaman ki  gibi izleyenlerin  hafızalarından silinmeyen dizilerde ve  Müthiş Bir Film ile Eski Sevgili sinema filmlerinde şarkılarınız yer aldı.  Yakında benzer çalışmalarınız olacak mı?

En sevdiğim şeylerden bir dizi ya da sinema filmi için şarkı yazmak. Hiç bilmediğim bir hikayeyi öğrenmeye, içselleştirmeye, o hikayenin dili olmaya bayılıyorum. Şu an üstünde çalıştığım bir şey yok ama önüme çıkan ilk projeye kaplan gibi atılırım.

Soruya bağlantılı olarak ilave edeyim oldukça başarılı ve kendinize has üslubunuzla renk kattığınız coverlar var yenileri de olacak mı?

Cover konusuna bakış açım, müzik sektöründe hakim olan anlayıştan biraz farklı. Çok bilinen, kendi zamanında dinlenmiş, sevilmiş şarkıların gücünden faydalanmak içime sinmiyor. Daha kıyıda kalmış ve bende özel bir etkisi olan bir şarkı olursa, ben nasıl yapardım diye düşünmeye başlıyorum. İlk albümde Babazula’nın çok özel şarkısı “Bir Sana Bir de Bana” öyle bir şarkı mesela. Çoğu dinleyenin şarkıyı benim yazdığımı sanması, iyi bir cover olduğunu gösteriyor bence. Şu sıralar aklımda yine böyle bir şarkı var. Müthiş bir bestecinin, az bilinir bir kıymetlisi. Önümüzdeki günlerde paylaşacağım bir aksilik olmazsa.

Duru sesiniz ve büyüleyen şarkı sözlerinizle magazinleşmeden kendini tanıtmayı başaran çok nadir isimlerdensiniz. Popüler olmadan şarkılarınızı dinletmek, bilinirliğinizi sağlamak nasıl bir duygu?

Popüler olmadan, şarkılarınızın çok dinlenmesi ya da bilinirliğinizin artması pek kolay değil. Bir de çağımızın dinamikleri enteresan. Sadece iyi müzik, iyi söz ya da iyi şarkı söylemek popülarite getirmiyor. Ben kendi müzikal serüvenimde biraz daha sakin ve içimden geldiği gibi olmayı seçtim. Büyük beklentilerim yok, başarı kriterlerim rakamlarla, görünür olmakla yan yana durmuyor. Yıllar önce yazdığım bir şarkı her gün yeniden yepyeni insanlarca dinlendikçe, hayata eşlikçi olmaya devam ettikçe iyi ki diyorum. Çok bilinir değilim belki ama beni bilenler iyi biliyor sanırım.

Edebiyat ilgili yönünüzde var. ‘Sen Dur Ben Gölge,’ adlı bir şiir kitabınız da var. Duygularınızı şarkı söyleyerek ya da yazarak ifade etmek arasında bir tercih yapmak arasında kalsaydınız. Hangisini seçerdiniz. 

Kelimelerle oynamanın, bazen var olmayan yeni sözcükler yaratmanın ve yazdıklarımı duygularıma tercüman edebilmenin hazzı çok büyük. Ve yazarken hep fark ederim ki, kağıda döktüklerimin gizli bir müziği var. O müziği keşfetmek sonra da sesimle tamamlamak tuhaf ve çok derin bir deneyim. Başkalarının şarkılarını söylemeye dair aynı şeyi hep hissetmesem de, yazmak ve kendi yazdıklarımı söylemek birbirinden ayıramayacağım şeyler. Tercih yapmamayı tercih ediyorum diyelim.

Milyonlara hitap eden milyonların dinlediği şarkılar yazdınız, söylediniz. Sizi en çok anlatan hangisi. İşte bu benim’ dediğiniz, diğerlerinden biraz önde olan ?

Bütün şarkılarım benden, bütün hepsinde benim anlarım, benim duygularım var. Kendimi bölüp parçalayamam ki bir şarkımı diğerinden ayrı tutabileyim… Her zaman en yeni yazdığım en taze heyecanıyla birlikte geliyor tabii ama bir sonrakine kadar. Bir de bazen bir bir önceki sorunun kaderini yaşayalım yeniden, şarkılarım arasında da bir seçim Seçemedim, seçemem.

Siz kimleri dinlersiniz? Baş ucu kitaplarınız hangileri? 

Sürekli açıp, üst üste uzun soluklu dinlediğim müzisyenler ya da şarkılar yok uzun zamandır. Galiba ben de zamanın hastalığından muzdaribim. Üstümüze boca edilen yüzbinlerce şarkı içinde bu benim için dediğim şeyleri bulabilmem kolay değil artık. Ama şunu biliyorum, yerli ya da yabancı, şarkı sözleri beni ilk alıp götüren oluyor hep. Bir de dinlediğim şeyin samimi olup olmadığını hissedebiliyorum. Ne düşünülerek, ne hissedilerek yazıldı; su gibi akıp mı geldi, yoksa belli düşüncelerle belli amaçlar için mi tasarlandı, anlayabiliyorum. Tasarım müzikler çok, onlara da bende yer yok. Okuduğum kitaplar dönem dönem değişiyor. Ama bilim kurgu ve korku romanları hep kütüphanemin baş köşesinde olmuştur. Daha çok yeni şeyler keşfedebileceğim, fizik, tarih gibi alanlarda okumaktan keyif alıyorum.

Ufukta yeni albüm/single, kitap ya da başka bir proje var mı?

Fikirsel olarak bir albüm düşüncem var. Bitirdiğim, yazmaya devam ettiğim şarkılarım var. Ama bir yandan ne olduğunu bilmediğim, beni tutan, bekleten bir şey var. Biraz mükemmeliyetçilik sıkıntısı biraz da zaman zaman gelip giden hayata dair anlam sorgulaması, durduğum yerde durduruyor beni. Ufukta bir şeyler görünüyor yani ama aramızdaki mesafeyi kapatmamız lazım önce.

Röportajlarımın klasik sorusudur. Hoşgörünüze sığınarak size de sormak istiyorum. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?

Ben biraz bu çağdan yorgunum. Biraz kendimden, biraz insanlardan, biraz hızdan, biraz azdan… Yeniden daha heyecanla, daha safça düşündüğüm; yaşamaya dair korkup kaygılandığım, savaştığım, acıyı da sevinci de dibine kadar yaşadığım zihin ve ruh halime yeniden dönmek için kullanırdım sihirli değneği. Yaşlanıyorum galiba biraz, “bizim zamanımızda” tabiri sık sık istemsizce dökülüyor dilimden. Ama hayat hep son sözü söylese de hala edilecek çok cümlem var, onu da iyi biliyorum.