📽️ Tatu fly/MÜZİK /SÖYLEŞİ

0

📽️ Tatu fly/MÜZİK /SÖYLEŞİ
‘Sosyal medyadan dinleyiciye ulaşmak çok acınası’

Enstrümantal – psychedelic müzik grubu tatu fly? ile müzik yaşantısını,  geçtiğimiz yıl rock – metal müziğin önemli isimlerinden Can Uzunallı ile ortak çalışması olan ; Âşık Veysel Şatıroğlu’nun aramızdan ayrılışının 50. yılı anısına “Uzun İnce Bir Yoldayım”ın  yeniden seslendirilmesi öyküsünü ve projelerini konuştuğumuz bir söyleşi gerçekleştirdik. İyi okumalar.

Tatu fly? 2011 yılında kurulan bir müzik grubu. Diğer müzik gruplarına göre de oldukça farklı. Grubun tek daimi üyesi de, söz yazarı ve yapımcısı da Mehmet Fırıl; yani sizsiniz. Bireysel bir çalışmada grup algısı oluşturmanızın bir nedeni var mı?

🎵Tatu fly? soundu her zaman bir grup müziği gibi oldu. Her ne kadar bazı enstrümanları kendim çalıp kaydedebilsem de, yazdığım diğer enstrümanların partlarını daha iyi çalımlar, daha iyi soundlarla kaydedebilmek için işin ehli arkadaşlarımdan destek almam gerekiyordu. Nihayetinde ben sadece bas gitar, elektro gitar ve synthesizer kayıtları alabiliyordum. Mesela ilk albümde akustik davulları Ali Burak Yavaş çaldı. İkinci albümde Mert Alkaya çaldı. Müziğime yaylı tanbur katmak istedim, Cenk Erdoğan’la kayıtlar aldık. Daha sonra Muaz Ceyhan’la kayıtlar aldık. Bazı parçalarımda keman sololar var, sevgili arkadaşım Ulaş Kurugüllü çaldı. Hele ki gitarlarda beni destekleyen o kadar çok müzik arkadaşım var ki, onlar dokunmasaydı olmazdı. Cem Ömeroğlu, Ozan Erkan, Burak Ergenç benim çaldığım gitarların üzerine koydular. Bu vesileyle kocaman bir grup olduk. Bu isimlerin çoğuyla defalarca da sahneye çıktık, çıkmaya da devam ediyoruz.

Çalışmalarınıza dahil olmak isteyen müzisyenler oldu mu, sizin de başka müzisyenlerle grup olarak devam etme fikrinde olduğunuz bir döneminiz oldu mu?

İleride böyle bir grup fikrine nasıl bakıyorsunuz?

🎵Arkadaşlarımla birlikte kurduğumuz ya da sonradan dahil olduğum gruplarda çoğu zaman uyum problemi yaşadım. Estetik anlayışımız, vizyonlarımız, çalışma prensiplerimiz uymadığı zaman devam edemiyorum. Ancak “13” bunların dışındadır. Bugüne kadar birlikte çalmaktan en keyif aldığım ekiptir. Bu uyumsuzluklar, vizyon sıkıntıları, benim aşırı mükemmelliyetçi yapım, bireysel çalışmalara yönelmeme neden oldu. Bütünüyle benim hikâyelerimi anlatan, benim yazdığım, benim tasarladığım, konsept bir müziktir tatu fly? Belki soundu, belki tavrı, belki sahne konsepti nedeniyle bazı müzisyen dostlarımın da ilgi odağı olmuştur. Zaman içerisinde birbirinden kıymetli birçok müzisyen arkadaşımla defalarca yollarımız kesişti, birlikte sahneye çıktık, kayıtlar yaptık. Ama hiçbir zaman birlikte üreten bir bir grup olmadık. Parçalarımı kendim yazmayı, kaydetmeyi seviyorum. O alanda yalnız olmayı tercih ediyorum. Kayıtlarımda bana destek olabilecek bir sürü müzik arkadaşım var. Ama sahne başka. Sahneye birlikte çıktığım arkadaşlarımla grup olarak görünmeyi seviyorum.

Tatu fly? ne anlama geliyor? Müziğinizin içeriğini siz nasıl tanımlıyorsunuz?

🎵Arkadaşlarımın bana taktığı bir lakap “tatu”. Çoğu, ismimle çağırmaz. Öyle derin bir anlamı yok 🙂 Müziğimi yazarken, içsel bir yolculuk üzerine kurulu hikâyelerimi, yakışan her sesle anlatmaya çalışıyorum. Endüstriyel soundları çok yoğun kullandığımdan, bu janrda da müziğimin yerinin olduğunu söyleyebilirim. Müziğimin, enstrümancılık olarak, teknik, progresif bir yanı olduğunu söylemek zor ancak kurgusal açıdan ben progresif bir yapısı olduğunu ama en çok psychedelic yönünün ağır olduğunu düşünüyorum. Burada bir parantez açmama izin verirseniz şunu söylemek isterim; Türkiye’de bugünlerde ’70’ler Anadolu Rock’ı gibi tınlayan her müziğe psychedelic deniyor ama ben pek kabul etmiyorum. 60’ların sonlarında Londra müzik çevrelerinde ortaya çıkmış olan bu deyim aklın, ruhun görünürlüğü anlamına geliyor. Pink Floyd gibi derin soundları olan gruplar bu deyimle özdeşleşmiş ve günümüze gelmiş.

Tatu fly? dışındaki Mehmet Fırıl’ı tanıyabilir miyiz? Olmazsa olmazları nelerdir? Kendinizi en iyi nasıl ifade edersiniz?

🎵Müziğimin hissettirdiğinin tam tersine eğlenmeyi seven, neşeli bir insanım. Aileme ve arkadaşlarıma düşkünümdür. Müzik yaptığım arkadaşlarımla, eşleriyle, sevgilileriyle, çocuklarıyla her zaman aile gibi olmuşuzdur. Beni en mutlu eden şey, bu güzel topluluğun bir parçası olmaktır. Çocuğum olduktan sonra ona odaklandım. Büyüdü ve iyi bir davulcu oldu. Sahnede Mert Alkaya’nın yanında bize eşlik etmeye başladı. Zamanımın çoğunu onunla geçiriyorum. Çocuğuma iyi bir örnek olabilmek, onun sevgisine layık olabilmekten başka bir beklentim olmadığı kesin.

2001 – 2014 yılları arasında, çalışmalarınızla derleme albümlerde yer almışsınız. 2014 yılında ilk stüdyo albümünüz “Somewhere Around Nowhere” yayınlanmış, 2019 yılında da ikinci ikinci stüdyo albümünüz“Nomad” yayınlanmış. Yeni bir albüm çalışmanız var mı?

🎵Covid-19 pandemi süreci benim bir süre müzikten uzaklaşmama neden oldu. Uzun bir süre müzik yazmadım. Normalleşmeye başladığımızda, tekrar elime gitar aldımamla UNESCO’nun 2023 yılını ‘Âşık Veysel Yılı’ olarak ilan edeceğini açıklaması eş zamanlarda oldu. İlk kez sözlü bir müzik, bir cover kaydetmek, tatu fly? için farklı bir deneyim olabilirdi. Neden olmasın diye düşündüm ve Uzun İnce Bir Yoldayım’ı çıkarttık. Parçanın soundu ve pandeminin hissettirdikleri, 3. albümün tavrını da belirlememi sağladı. Şubat ayının sonlarına doğru ‘Year Zero’ adını verdiğim 3. albümümün 2. singleı “Zero” yayınlanacak. Yine ortak bir çalışma olan “Zero”da, parçaya çok sevdiğim, eski müzik arkadaşlarım, Betty Ween projesinden tanıdığımız Gülüş Gülcügil sesiyle ve Nekropsi grubundan tanıdığımız Cem Ömeroğlu gitarıyla eşlik ediyorlar. Albümün kalan parçaları yine enstrümantal, soundu da önceki albümlerin devamı niteliğinde olacak. ‘Year Zero’nun tamamı 2024 yılı içerisinde yayına hazır olacak, büyük ihtimalle yine plak olarak basılacak.

Geçtiğimiz yıl rock – metal müziğin önemli isimlerinden Can Uzunallı’nın sesiyle; Âşık Veysel Şatıroğlu’nun aramızdan ayrılışının 50. yılı anısına “Uzun İnce Bir Yoldayım” eserini yorumlamıştınız. Bu yıl da kısa bir süre önce bu çalışmanıza klip çektiniz. Bu proje nasıl ortaya çıktı ve kayıt-klip süreciniz nasıl ilerledi?

🎵2022’nin sonlarına doğru, değerli halk ozanımızın vefatının 50. yıl dönümünde ben de bir iz bırakmak istedim. Düzenlemeyi bitirdikten sonra kayıtların önemli bir kısmını kendim çaldım. Sonra şarkıyı seslendirmesi için Can Uzunallı’yla iletişime geçtim. Can Uzunallı’yla 2018 yılına kadar birlikte çaldığımız “13” isminde bir elektronik rock grubumuz vardı. Ancak bugüne kadar birlikte kaydettiğimiz, yayınlanmış bir parçamız yoktu. Uzun İnce Bir Yoldayım’ı seslendirmesini rica ettim, o da beni kırmadı ve kabul etti. Vokal kayıtlarını İzmir’de Stüdyo Frekans’ta Kerem İnci’yle aldık. Yaylı tanbur kayıtlarında, ekibin yeni üyesi Muaz Ceyhan’la İstanbul’da stüdyoya girdik. Gitarların bir kısmını Bodrum’da Ozan Erkan çaldı ve kaydettik. Ama en önemlisi, davulları oğlum Batuhan Fırıl’ın çalması oldu. Parçayı grubumuzun tonmaysteri Murat Gülbay’la miksledik. Masteringini Cem Ömeroğlu yaptı ve Big Fat Mama Records etiketiyle yayınlandı.

Önceki sorumla bağlantılı olarak soruyorum: Klip ve şarkı arasında neredeyse bir yıl var. Bu kadar zaman geçirmek tercih miydi yoksa hepimizin tahmin ettiği ekonomik şartların da etkisi var mı?

🎵Şarkı yayınlandığı sıralarda sol elimin parmaklarından birinde ciddi bir doku kaybı yaşadım ve toparlaması çok uzun sürdü. Bir süre gitar çalamadım. Klibi tasarlarken, uzun bir şarkı olduğundan bir kısmı performans görüntüleri olsun, bir kısmı senaryo olsun istiyorduk. Ben bir yıla yakın sahneye çıkamadığım için konser görüntüsü almamız mümkün olamadı. Bu yüzden beklemek zorunda kaldık.

Uzun yıllardır müzik sektörünün içindesiniz ve günümüzde gelişen teknoloji, müzikle iç içe geçmiş durumda. Teknolojinin müzikle bu denli iç içe olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

🎵Bence teknolojiden faydalanmakta sorun yok. Tabii nasıl kullandığınız önemli. Mesela ben sahnede triggerlanmış tomlar kullanıyorum, taiko sampleları çalmama imkân veriyor. Bundan 15-20 yıl önce böyle bir imkân yaratmak çok zordu. Artık birçok grup, performanslarında soundu daha güçlü verebilmek için click üzerine, altyapılı çalabiliyor. Ya da eş zamanlı bir sesi işleyerek müziğin içerisine sokabiliyoruz. Yaylı grubundaki arkadaşlarımız midi özellikli enstrümanlarla çalabiliyorlar. Teknolojideki bu gelişim, bizlere müziğimizi daha iyi ifade edebilmemiz için sonsuz olanak sağlıyor. Jimi Hendrix bugün hayatta olsaydı herhalde “DSP işlemcili bir prosesör kullanmam” demezdi diye düşünüyorum.

Yeni projeleriniz arasında yine halka mâl olmuş bir başka sanatçının eserini yeniden yorumlama düşünceniz var mı?

🎵Bu soruya cevap vermek çok zor. Âşık Veysel yorumlamak istisnai bir durumdu. Ben üretken bir insanım, insanlarla kendi yazdığım müziği paylaşmak önceliğim. Ancak bir anma albümü yapılıyordur, bir teklif gelir ve yorumlamam istenirse, koşulları değerlendirir, katkıda bulunabileceğim bir eser söz konusuysa severek, isteyerek yorumlarım tabii ki.

Son olarak, röportajlarımdaki klasik sorumdur, size de sormak isterim. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapardınız?

🎵Elimde sihirli bir değnek olsa, sosyal medyayı ortadan kaldırırdım. Sanatımızı eskiden olduğu gibi dergilerde, gazetelerde, televizyonlarda paylaşmak isterdim. Takipçi yarışına, like yarışına, stream yarışına bir son verirdim. Instagram, Facebook gibi mecralarda kendimizi ifade etmek, izleyiciye, dinleyiciye ulaşmaya çalışmak sanatçı adına çok acınası diye düşünüyorum. Maalesef kendim de bu mecraların bir parçası olmak zorunda kalsam da insanların Spotify’da, Apple Music’te müzik dinlemesini, YouTube’dan video seyretmesini hiçbir zaman kabul edemedim. Sanatçılar için bu mecralar amaç değil, araç olmalıydı. Ancak çok iyi biliyoruz ki bizi sömüren bu sistem hiçbir zaman ortadan kalkmayacak. Hatta daha da kanımızı emecek. Bu yüzden ben plak çıkartmaya devam edeceğim.