ASTRONOT/ KOZMONOT

0

ASTRONOT / KOZMONOT

Doğrusu uzaya gidenlere astronot da denildiğini öğreninceye kadar, kozmonot denildiğini sanıyordum.

Çünkü küçücük bir uzay aracına bindirilip göklere çıkan ve dünyanın çevresinde kısa da olsa bir tur attıktan sonra sağ salim geriye dönmeyi başlayan ilk insan bir kozmonot’tu.

Astronot sözcüğünün Rusça karşılığı olarak kullanılan bu sıfatı taşıyan kozmonotun adı Yuri Gagarin’di.

Sovyetler Birliğinin 12 Nisan 1961 günü uzaya fırlattığı, insanlık tarihinde çok önemli bir aşamayı ifade eden bu yolculuk, bugün Kazakistan sınırları içinde olan Baykonur uzay üssünden başlatılmıştı.

Soğuk savaşın kapsamı içinde olduğu düşünülen, SSCB ile ABD arasındaki uzay yarışında Sovyetlerin  öne geçtiği bu ilk etabı, kuşkusuz uzay çalışmalarında iddialı olan Amerikalıları kızdırmıştı.SSCB’nin bu başarısına yanıt vermeleri uzun sürmedi.

Gagarin’in yolculuğundan bir ay kadar sonra, 11 Mayıs 1961’de Amerikalı astronot Alan Shepard, uzaya çıkan ilk ABD pilotu oldu.

Gerçi Shepard’ın içinde bulunduğu uzay aracı dünya çevresinde belirlenen yörüngeye ulaşamadı ama atmosferin dışına çıkıp “uzaya girerek” ülkesi adına ilk uzay yolculuğunu yapmış sayıldı.

İki süper güç arasındaki bu yarış yıllarca sürdü. Başlangıçta Sovyetler Birliği uzay çalışmalarında zaman zaman öne geçmiş görünse de, ABD 1969 temmuzunda aya iki astronot indirerek ve bu başarısını birkaç kez tekrarlayarak üstünlüğünü ilan etmiş oldu.

Yarış, gerçekten bilimsel çalışmaların ötesinde, soğuk savaşın itici gücüyle yapılan bir rekabet görünümündeydi.

Öyle ki, iş 1980’li yıllarda Amerikan başkanı Ronald Reagan’ın stratejik savunma girişimi adı altında ülkesine  fırlatılacak kıtalararası balistik füzeleri uzaydan lazer ışınlarıyla yok etmeyi amaçlayan bir proje ortaya atmasına kadar vardı.

Bu projeye dönemin dünya basınında, bir süre önce çevrilen hollywood filminin adından esinlenerek “yıldız savaşları” adı verilmişti.

Biraz da bilimkurgu niteliği taşıyan proje pek uygulanma şansı bulamadı!

Lakin uzay yarışı, Sovyetler’in de dağılmasıyla ABD’nin kesin üstünlüğüyle sonuçlandı.

Bu arada, dünyanın pek çok ülkesi, kendi uzay bilimcilerini yetiştirerek uzay çalışmalarına başladılar.

Bugünkü Rusya, Çin, Hindistan , Japonya gibi ülkelerin yanı sıra Avrupa Birliğinde de bu çalışmalar yapıldı ve çok geliştirildi.

İnsanlı uzay yolculuklarında da Amerika pek çok ülkeden astronotları, bilim insanlarını  gönderilen gruplar içine kattı.

Böylece uzay yolculukları, başladığından 70 yıl kadar sonra süper güç olarak nitelenen ülkelerin insanlarına özgü olmaktan çıktı.

Hatta uzay mekikleriyle, bilet parası yüksek miktarda dolarla ölçülüyor olsa da, sağlık durumları elverişli insanlara paralı uçuş olanakları ortaya çıktı.

Uzay turizmi, ticari uzay yolculukları gibi kavramlar dillerden düşmez oldu, tur şirketleri bile kuruldu.

Bütün bunlar, doğal olarak bir yandan da uzayın derinliklerini keşfetmeye yönelik bilimsel çalışmalardan ayrıydı.

Bugün, bir yandan milyonlarca kilometre uzaklara gönderilen dev uzay teleskopları bulundukları yerlerden çok uzakları gözlerken, bir yandan Mars’a insanlı yolculuk planları yapılıyor.

Artık durum ilk günlerdeki gibi “tehlikeli” olmaktan çıktı.

Durum önceleri hiç böyle değildi.

Gagarin’in Shepard’ın ilk yolculuklarında, gönderildikleri bugüne göre “çok basit” araçları pek kendilerinin yönetmediği biliniyor.

Sonradan ortaya atılan iddialara göre, ilk uzay yolcuları,  o dönemde “sadece bir deney unsuru” yani sonradan meslektaşlarının iddia ettiği gibi, “bir nevi kobay”  olarak o şimdiye göre çok ilkel araçlara bindirilmişler.

Hatta, günahı söyleyenlerin boynuna, bazı ölümlü yolculuklar kamuoyuna açıklanmamış.

Sovyetlerin üç kozmonotun yer aldığı bir insanlı uzay uçuşundan sonra Soyuz adlı uzay aracı başarıyla dünyaya dönmüş, ancak aracın içinden kozmonotların cansız bedenleri çıkmıştı.

Apollo 11 ve Apollo 12’nin başarılı ay yolculuklarının ardından gönderilen Apollo 13 mürettebatının araçlarındaki arıza giderilemediğini için aya inemeden geri döndüğü, uçuş ekibinin büyük bir ölüm tehlikesi atlattığı da dünya gündemini epey işgal etmişti.

Bu yolculuk film konusu da olmuştu.

Yani, diyeceğim o ki, insanoğlunun uzay macerası çok zorlu, meşakkatli, tehlikeli, ölümcül evrelerden geçti.

Doğal olarak, bunlar uluslararası kamuoyuna yansıyan, herkesin bildiği gelişmeler.

Bunun dışında uzay merkezlerindeki insana özgü çalışmalarda öncelik alma çekişmeleri, didişmeleri, entrikaları söz konusu.

Bunlar da filmlere konu oldu.

Sanıyorum, görevlendirmeleri yapan üst düzey görevliler,  “dünyayı görebiliyorum”,  “dünya uzaydan ne kadar güzel” ,  “benim için küçük, insanlık için büyük bir adım” sözlerini edecek görevli personeli belirlemekte epey sıkıntı çekmişlerdir.

Önemli görevlere insan seçmek her zaman zordur.

*        *.        *

Bu günlerde ülkemizin gündeminin üst sıralarında da uzay var.

İnsanoğlunun ilk kez uzaya çıkışından 63 yıl sonra, bir Türk astronotun uzaya çıkması toplumuzun tümünün ilgisini çekti.

Ve ülkemizin “doğasının gereği de olarak” tartışmalar başladı.

Tartışmanın en önemli gerekçelerinden biri, yaklaşık iki buçuk ay sonra yapılacak yerel seçimlerde bu yolculuğun iktidar tarafından propaganda unsuru olarak kullanılması endişesiydi.

“İlk Türk astronot” Alper Gezenavcı’nın uzay yolculuğunu haber yapan medya kanalları ve gazetelerin üslubu, bu konuda ipuçları veriyordu.

Yandaş medya olarak adlandırılan kesim, bu durumu iktidarın büyük başarısı olarak duyururken, muhalif medya organları başka hususlara dikkat çekiyorlardı.

Örneğin, kendisi bu görev için nasıl seçilmişti?

Ayrıca Gezenavcı’nın bu yolculuğa katılabilmesi için 55 milyon dolar ödenmiş olması da en çok eleştirilen bir konuydu.

Yalanlanmayan bu iddia, tersine Türkiye Uzay Ajansı’nın kurucu başkanı Hüseyin Yıldırım tarafından biraz tuhaf şekilde doğrulanmıştı.

Hüseyin Yıldırım, “Türkiye’de futbolcuların da karıştığı sahtekarlık operasyonunda bundan çok daha fazlası çalındı” diyen bir yazarın bu sözünün çok hoşuna gittiğini söylüyordu.  Ne alakaysa!

“Astronotumuzun” uzay yolculuğu sonuçta böylesine tartışmalı bir ortamda başlamış oldu.

Sonra, Atatürk’e bağlılığını vurgulayarak uzayda “İstikbal Göklerdedir” sözünü etmesi geldi.

Ardından, kendisinin savaş pilotuyken Fetöcü tezgah sonunda ordudan ihraç edildiği, yıllar sonra hukuk mücadelesiyle geri dönerek rütbesine kavuştuğu haberleri çıktı.

Bütün bunlar kendisine yönelik “kuşkulu” olan kesimi ikna etmek için yapılan bir pr çalışmasının sonucu muydu, bilinmiyor.

Ancak özellikle bu yolculuğun para karşılığı yapılmasının, karşı çıkanların “ikna olmasını” güçleştirdiği görülüyor.

Sosyal medya’ya bakılırsa bir Türk’ün uzaya çıkmasının “her kesimde” beklenen coşkuyu yaratmadığı da açık.

Bir kez daha herkes “kendi çevresi içinde” coşkusunu ya da eleştirel yaklaşımını dile getiriyor.

Bu durum, insanlarımızın temel düşünce, inanç, yaklaşım ve bağlılıklarını, belirleyici ölçüde etkileyecek izlenimini vermiyor .

Coşkun KARTAL/Gazeteci

Coşkun KARTAL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 24 Ocak 2024

Yazarın Tüm Yazıları