‘ZİNDANDAKİ YAZARLAR’ İLE UYANAN BİR MUSTAFA KEMAL !
Cumhuriyet’in 100. Yılı’nı coşkuyla kutlamanın ardından Ulu Önderimizi ölümünün 85. Yılı’nda saygıyla, sevgiyle, minnetle andık. Küçük yaştan itibaren eğilip bükülmeyen karakteriyle dikkati çeken Atatürk’ün daha Harbiye’deyken ‘zindandaki yazarlar’ ile kıvılcımlanan düşünceleri bugünkü modern devletin başlangıcı oldu.
O kendisini görmek için caddelerde toplanıp bekleyen halka hitap ederken ‘Benim için zahmet ediyorsunuz. Mahcup oluyorum. Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Beni, fikirlerimi, duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir’ demişti.
Türk halkı her yıl olduğu gibi bu 10 Kasım’da da O’nun yolunda gittiğini küçüğüyle büyüğüyle bir kez daha gösterdi. Saat 09.05’teki saygı duruşunun ardından bir lider olarak andı, bir kez daha anladı.
Anlamak isteyene tabii…
Daha ilkokulda öğrendik. Mustafa Kemal Atatürk, büyük bir askeri ve siyasi deha idi. Vatanını korumak için savaştı. Yoksa savaş O’nun için cinayetti. ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ diyerek Türk dış politikasını çizdi.
Atatürk vatan için millet için yaşadı. Kelimenin tam anlamıyla ‘yaşadı’ demek doğruysa eğer.
Hayatı cephelerde geçti. O annesine, annesi ona hasretti.
57 yıllık kısa ömründe dışarıda ve içeride düşmanla savaştı. Çıkar peşinde değildi. Canını ortaya koymuştu.
-Yasak kitaplar-
Küçük yaştayken babası ölen Mustafa, annesinin şiddetle karşı çıkmasına karşın gizlice askeri okula yazıldı. O küçük yaştayken de büyüktü. Sokakta pek oynamazdı. Bazen ‘birdirbir’ oynardı ama oynarken hiç eğilmezdi. Arkadaşlarına karşı ‘ben eğilmem, üstümden böyle atlayın’ derdi. Bu sözleri gelecekteki Mustafa Kemal’in karakterinin ipuçlarıydı.
Dayısının kahyalık yaptığı çiftlikte tarlalardan karga kovalayarak geçen günleri gelecekte düşmanı vatan topraklarından kovalamaya dönüşecekti.
İstanbul’da Harbiye öğrenciliğinde ders kitapları dïşında gizlice yasak kitapları okurken ‘madem ki bu kadar iyi yazarları zindana atmışlar, işlerde berbatlık olmalı’ diyordu.
Kurmay sınıflara geçtiğinde artık memleketin kötü idare edildiğini düşünüyordu. 1904’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun olduğunda peşlerine takılan hafiyenin ihbarıyla Şam’a sürüldü. Şam, oraya gönderilirken ‘kolayca vasıta bulup dönemeyeceği bir yer!’di.
Ama Şam, hileye, rüşvete, yalana karışanları da görünce inkılap ateşini yaktığı yer oldu. 1907 yılında ihtilal, inkılap yanlısı 3 kişi gizlice Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu.
Milli mücadeleye kadar bir yanda Osmanlı ordusunun bir askeri olarak savaşırken bir yanda siyasi hedeflerini tasarladı.
Ömrünün son 15 yılına Kurtuluş Savaşı’nı, çökmüş bir imparatorluk yerine kurduğu modern Türkiye’yi, Cumhuriyet devrimlerini sığdırdı.
1934’te ‘Atatürk’ soyadını aldı. ‘Kaba, köylü, barbar Türkler’ deniyordu. Tepkisini Cumhuriyet’in 10. Yıl Nutku’nu ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ sözleriyle bitirdi.
Miliyetçiydi ama ırkçı değildi, Türk demek Türkiyelilik demekti.
Barışçıydı. ‘Ben onları affederim çünkü kalbim vardır. Onlar beni affetmezler çünkü kalpsizdirler’ diyordu.
Atatürk aleyhine şiir yazdigi için hizmetten çıkarılan bir öğretmenin aftan yararlanmak istemesi üzerine kendisine görüş soran Bakan’a ‘Niçin bana soruyorsunuz. Şahsi dargınlığım için kanuni emirleri yerine getirmenizden hoşlanmayacak kadar beni egoist mi sanıyorsunuz?’ sözleriyle hukuka bağlılığını gösteriyordu.
Sabit fikirli değildi. Milletin ortak duygu, düşünce ve iradesi dışında başarılı olunamayacağını vurguluyordu.
Özellikleri say say bitmez!
Zeynep Nurten UZER; ‘ZİNDANDAKİ YAZARLAR’ İLE UYANAN BİR MUSTAFA KEMAL !
Zeynep Nurten UZER/Gazeteci-Yazar
Zeynep Nurten UZER/kentekrani
Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız
www.kentekrani.com 11 Kasım 2023