KÖPRÜ/İSTİKLAL HARBİ KAHRAMANLARINDAN, YENİKÖYLÜ SELAHATTİN ÂDİL PAŞA

0

KÖPRÜ

İSTİKLAL HARBİ KAHRAMANLARINDAN, YENİKÖYLÜ SELAHATTİN ÂDİL PAŞA

Değerli Okurlarımız,

Her yıl 6 Ekim 2023 gününde İstanbul’un Düşman İşgalinden Kurtuluşu’nun kutlama törenleri yapılır…Ancak ne yazık ki kimileri tarafından bu kutlamalar gerektiğince önemsenmediğinden sıradan bir anma günü olarak resmî bir protokol ile  geçiştirilmektedir…O kişiler için İstanbul’un tarihindeki tek önemli gün 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından Fethi’dir…

O sözde Müslüman dinci gafiller ve cahiller İstiklâl Harbi yani Millî Mücadele’miz ve Kurtuluş Savaşı’mız için “keşke Yunanlılar galip gelseydi” diyebilecek kadar haince duygu ve düşüncelerini çevresindeki gençlere de benimsetme çabalarını sürdürürler…

Bu günün anısına aşağıdaki notlarımı sizinle paylaşıyorum…

6 EKİM 1922

TÜRK ASKERİ İSTANBUL’U TESLİM ALIYOR 

İzmir’in Kurtuluşu’ndan sonra Damat Ferit Paşa 21 Eylül 1922’de ülkeden kaçtı. Mudanya Mütarekesi gereği Trakya topraklarının teslimi yapılırken Türkiye’yi temsil edecek kişi olarak Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile Refet Paşa; İstanbul Komutanı olarak da Millî Müdafaa Umumi Katibi Selahattin Adil Paşa görevlendirildi. Refet Paşa, 19 Ekim tarihinde TBMM Muhafız Grubu’ndan 100 kişilik bir kuvvetle Gülnihal Vapuru ile Mudanya’dan ayrılıp İstanbul’a geldi. Ardından “İstanbul Komutanı” sıfatıyla Selahattin Adil Paşa, 81. Alay ile İstanbul’a geldi. Refet Paşa ve Selahattin Adil Paşa’nın İstanbul’a gelmesine rağmen işgal sonlanmadı. Çünkü Mudanya Mütarekesi’ne göre işgal kuvvetleri barış antlaşması imzalanmasından hemen sonra İstanbul’u boşaltacaktı. 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra, 23 Ağustos 1923’ten itibaren İtilaf Kuvvetleri İstanbul’dan ayrılmaya başladı. Son İtilaf birliği ise 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk Bayrağını selamlayarak şehri terk etti…

Çanakkale Cephesi’nde büyük yararlıklar göstermiş olan Topçu Bataryası Kumandanı Yarbay Selâhattin Bey Dolmabahçe Rıhtımı’ndan İstanbul  Merkez Kumandanı olarak İngiliz ve Fransız İşgâl Orduları kumandanlarını Dolmabahçe Rıhtımı’ndan uğurlayan Tümgeneral Selâhattin Âdil Paşa’dır.

6 Ekim 1923’te ise Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girdi ve işgal resmen sonlandırıldı. İşgal 4 yıl 10 ay 23 gün sürdü. Her yılın 6 Ekim’i böylece İstanbul’un Kurtuluş Günü olarak belirlendi ve kutlanmaya başlandı.

Geniş ailemizden, soyacağımızdaki atalarımızdan Balkan Savaşı, Suriye Cephesi,  Çanakkale Savaşları, Kafkasya Cephesi ve ardından Kurtuluş Savaşı/İstiklâl Harbi sırasında şehit düşenlerin adlarını bulmak ve kaydetmek için 30 yıl boyunca çaba verdim. Dedelerimin Dayılarını, yakınlarını, Anneannemin ağabeylerini, onların akrabalarını, Babaannemin yakınlarını araştırdım. Madalya ve nişanlarına ulaştıklarım bir elin parmakları kadardır…Genelkurmay Arşivlerinden bulduğum isimlerin soyadları olmadığından sadece askere alındıkları yerlerin adlarından ve baba-ana adlarından onları saptamaya uğraştık…

Çanakkale Cephesi’nde büyük yararlıklar göstermiş olan Topçu Bataryası Kumandanı Yarbay Selâhattin Bey (sonradan İstanbul  Merkez Kumandanı olarak İngiliz ve Fransız İşgâl Orduları kumandanlarını Dolmabahçe Rıhtımı’ndan uğurlayan Tümgeneral Selâhattin Âdil Paşa) Çanakkale Cephesi’nde çekilmiş ve Almanya Bundesarchiv’den alıntı bu fotoğraftaki subayların arasında olabilir…1960’larda Yeniköy’deki Yalısı’nda Selâhattin Âdil Paşa ile tanışmış, Çanakkale Savaşları Hatıralarını O’nun ağzından dinlemiştim…

Oğlu Semuh Âdil Bey Ağabeyimizi pek sever ve sayardık…2022 yılında O’nu da Babası gibi sonsuzluğa uğurladık…

Semuh Âdil Bey sanırım 2010 yılında bizim ısrarlı ricalarımız üzerine Babası Selahattin Âdil Paşa’nın Çanakkale Cephesi’nden Annesine yolladığı mektupları bir kitap hâlinde yayına hazırlamış, Arkeoloji ve Sanat Yayınları bu kitabı basmıştı…

1882’de İstanbul’da doğan Selâhattin Âdil, Tersane Nâzırı Amiral Âdil Paşa’nın oğludur. Büyük kardeşi Muzaffer, babası gibi Bahriye’ye intisab etmiş, fakat kendisi Topçu Subayı olarak Kara Ordusu’na katılmıştır. İstanbul Harp Akademisinde eğitim gördükten sonra 1902’de Genelkurmaya girmiş, askeri ataşe olarak birçok yabancı ülkede görev yapmıştır. 1914’de harbin patlak vermesi üzerine yarbay rütbesiyle Gelibolu bölgesindeki bütün Türk bataryalarının kumandanlığına getirilmiştir. Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında mevzilenen bataryaları İngiliz filosunun Boğazlara tevcih ettiği ve İstanbul’un işgaline kadar gidebilecek ve harbin seyrini tamamiyle değiştirebilecek olan 18 Mart 1915 taarruzunun püskürtülmesinde önemli bir rol oynamıştır. Savaşın Türkleri ne kadar kritik bir duruma düşürdüğü, generalin son yıllarda yakın bir dostuna, muharebenin sonuna doğru Türk bataryalarının cephane bakımından büyük sıkıntı çektiklerini, durumun muharebeyi uzun müddet devam ettiremeyecek kadar kötü olduğunu itiraf etmesinden anlaşılmaktadır. Bu, o zaman hatıra defterine “Mağlup edilmiş bir düşman karşısında bulunduğumuz hususunda kesin bir intibaa sahiptim.” diye yazan Sir Robert Keyes’in kanaatini teyit etmektedir. Türklerin hücumun ertesi gün neden tekrarlanmadığına hayret etmiş oldukları muhakkaktır. General Adil, Atatürk’ün önderliği altında İstiklal Savaşına parlak bir şekilde iştirak etmiş, Fransızlara karşı Güney Cephesindeki  kuvvetlere kumanda etmiş ve müttefiklerin mağlubiyetini müteakip İstanbul garnizonunun ilk kumandanı olarak Refet Paşa’ya halef olmuştur. 1924 yılında ordudan ayrılmıştır. Daha sonra iş hayatına atılmış, İstanbul’da İstinye’de başarılı bir tel kablo fabrikasının kurucusu olmuş ve son yıllarına kadar bu fabrikayı idareye devam etmiştir. 1950 yılında Menderes Hükümeti iktidara geldiği zaman Ankara milletvekili seçilmiş fakat üç sene sonra Menderes’in politikasını tasvip etmeyerek istifa etmiştir. Boğaz’da, Yeniköy’de güzel bir ahşap yalıda yaşayan General Adil, İstanbul sosyetesinin çok tanınmış ve sevilen bir siması idi. İyi bir asker olmasına rağmen aynı zamanda yumuşak mizaçlı ve cana yakın bir insandı.

Selahattin Adil Paşa, Mondros ile 1918’de Çanakkale’yi itilaf devletlerine vermek zorunda kalırken
Mustafa Kemal Paşa bunu unutmadı. 1923’te itilaf devletlerini İstanbul’dan gönderme görevini ona verdi.
Paşanın yüzünde bu kez haklı gurur ve mutluluk vardı.

”1242“ Selahattin Adil’in vefatından 2 gün sonra, The Baltimore Sun gazetesinin (Baltimore – Birleşik Amerika) 28 Şubat 1961 tarihli nüshasından: Birinci Dünya Harbinin seyrini değiştiren General Selahaddin vefat etti.

İstanbul- 28 Şubat 1961[Reuter(s)] – 1915 yılında Çanakkale’de 1’inci Dünya Harbinin seyrini değiştiren Türk Ordusu Kurmay Başkanı General Selahaddin Adil, dün Boğaz’da İstinye’deki evinde vefat etti. General Adil, İngiliz ve Fransız kuvvetleri Karadeniz’e geçip Alman Ordusu’nun karşısında yalnız kalan Ruslara yardım etmek üzere Boğazı zorladıkları zaman onların karşısında bulunuyordu. 18 Mart 1915’de üçü kruvazör olmak üzere 15 İngiliz ve Fransız harp gemisi Marmara Denizi’nden Çanakkale’den geçmeye teşebbüs etmişti. Türk sahil bataryaları birçok gemi batırdılar ve İngiliz, Fransız kuvvetlerini çekilmeye mecbur ettiler. Böylece savaş kara muharebelerine dönüştü.”

Yakın Türk tarihine damga vuran olaylara etki etmesine rağmen zamanla unutulmaya yüz tutmuş, nevi şahsına münhasır bir karakter olan Selahattin Adil’in hayatı, yaşadığı dönemin özellikleriyle örtüştürülerek tasvir edilmeye çalışılmıştır. 79 yıllık ömründe askeri, ticari, sanayi ve siyasi alanlarda çalışmalarda bulunmuştur. Çok küçük yaşta annesini kaybeden Selahattin Adil, babası ve ağabeyi gibi askerliğe yönelmiş, askeri ortaokul ve liseyi müteakip Harp Akademisi’ne girmeye hak kazanmış, kurmay subay olarak kıtaya adım atmıştır. Askerlik hayatı Osmanlı Devleti’nin yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulduğu dönemlerde en kritik, en zorlu ve en stratejik bölgelerde komutanlıklarla geçmiştir. Şam, Hayfa ve Makedonya’daki görevlerini müteakip Harp Okulu’na öğretmen yardımcısı olarak atanmış, burada İttihat ve Terakki anlayışını benimseyerek çevresindekilere bu fikri aşılamaya çalışmıştır. 31 Mart Vak’asında Hareket Ordusunda isyanı bastıran öncü birlik komutanları arasında yerini almıştır. Yıldız Sarayı korumasında görevlendirilmiş, değerli mücevherlerin nakline nezaret etmiştir. Emsallerine nazaran haksız olarak hızla yükselen subayların rütbelerinin indirilmesine karar vermek için kurulan komisyonda yer almıştır. Yakın zamanda bağımsızlığını kazanan Romanya’da askeri ataşelik yapmış, Trablusgarp Savaşı patlak verince gönüllü olarak muharebe sahasına katılmış ve cephe düzenleme çalışmalarında bulunmuştur. I. Balkan Savaşı’nda Vardar Ordusu Kurmay Heyeti’nde savaşın cereyanını takip etme fırsatı bularak hataları gözlemlemiş ve Vardar Ordusu’nun iaşe sorununu çözümlemiştir. İstanbul Antlaşması gereğince oluşturulan Osmanlı-Bulgar Sınır Düzeltme Komisyonu’nda görev almış, müteakiben Genelkurmay Karargâhında Şube Müdürlüğü yapmıştır. Çanakkale Müstahkem Mevki Kurmay Başkanlığı’na atanmış, Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı’nın dönüşüne kadar tarihi zaferle sonuçlanan 18 Mart Çanakkale Deniz Muharebesi’nin en kritik anlarını yönetmiştir. Çanakkale Kara Savaşlarında önemli bölgelerde görevlendirilen 12’nci Tümen’in Komutanlığını yapmış, Anafartalar Savaşlarında Tümeni’yle kahramanlık timsali olmuştur. Müteakiben aktif görevi olmayan Tümen ve Kolordu Komutanlıkları yapmıştır.

I. Dünya Savaşı’nın sonuçlanmasıyla Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı olarak görev yaptığı esnada, kendisinin de bizzat katıldığı binlerce şehit verilerek savunulan bölgeleri İngiliz işgal kuvvetlerine teslim etmiştir. İzmir’in işgaline şahitlik etmiş, Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü esnasında mütareke ortamında ortaya çıkan ihtiyaçları gidermeye çalışmıştır. Kararsızlık dönemini müteakip Milli Müdafaa saflarına katılmaya karar vermiş, Anadolu’ya geçmiştir. İngiliz ve Fransız işgallerine sahne olmuş güney bölgesinde Cephe Komutanı olarak az sayıdaki asker ve milis kuvvetiyle düşmana direnmiş ancak personel mevcudu, silah ve mühimmat yetersizliği yanında olumsuz hava şartları nedeniyle kesin sonuç alınamamıştır. Güney (Adana) Cephesi Komutanı olarak yapılması gerekenler konusunda etkisiz kaldığı gerekçesiyle bazı Kuvay-ı Milliye önderleri tarafından eleştirilmiştir. Antep düştükten sonra 2’nci Kolordu Komutanı olarak birliğiyle beraber Batı Cephesine hareket etmiş, Sakarya Meydan Savaşı’na katılmıştır. Hazırlıksız yakalandığı taarruzda Mangal Dağı’nın düşman tarafından ele geçirilmesi sonucu, komuta heyeti tarafından kendisi ile ilgili idam kararı verildiği söylentileri çıkmış, görev bölgesi değiştirilmiştir. Mütareke döneminde işgal kuvvetleri denetimindeki İstanbul’da Komutanlık yapmış, düşman birlikleri komutanlarıyla iyi ilişkiler kurarken milis teşkilatlanmasının faaliyetleri nedeniyle çıkabilecek krizleri önlemeye çalışmıştır. İşgal Kuvvetleri Komutanlarının İstanbul’dan ayrılmasını müteakip, yönetim kademesince yapılan yeni atamasını kabul etmeyerek, fikir uyuşmazlığı yaşadığını düşünüp çok sevdiği askerlik mesleğine veda etmiştir. Askeri hayatında hem deniz hem de kara Çanakkale Savaşları, Güney Cephesi, Sakarya Savaşı ve Mütareke dönemi İstanbul Komutanlığı gibi çok zorlu görevlerde bulunmuştur. Genellikle başarılı bir yönetim sergilerken kritik anlarda bazı hataları da olmuş, izleyeceği yol konusunda kararsız kalarak temkinli adımlar atmış, önemli makamlarda olmasına rağmen belli bir gruba dâhil olmadığından veya belli anlayışları benimsememesinden dolayı ön plana çıkmamıştır. Genç yaşta emekli olup ticarete atılmıştır. Ticari hayatı maddi imkânsızlıklarla başlamış, yabancı şirket temsilcilikleri yapmış, azmi ve takipçiliği sonucu iyi bir seviyeye ulaşmış, zamanla maddi sıkıntılarından kurtulmuştur. Alman Messerschmitt uçak şirketlerinin mümessili iken alacağı komisyondan vazgeçmesinin istenmesi üzerine ticareti hayatına son vermiştir. Sanayiye ilk Türk elektrik kablo fabrikasını kurarak atılmış, maden işletmeciliği yapmıştır.Satranca olan ilgisi nedeniyle günümüzde de varlığını sürdüren İstanbul Satranç Derneği’ni kurmuştur. Kendisine yapılan milletvekilliği teklifini geri çevirmeyerek çok partili meclise geçişle birlikte siyasete atılmıştır. Özellikle askeri konularda, bütçe görüşmelerinde, Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanun görüşmelerinde söz almış, Maden Kanunu teklifi vermiştir. Dönemin politikasını beğenmeyerek etkisiz kalmış, mevcut anlayışa ayak uyduramamış, fikir ayrılığı nedeniyle etkili olamadığını düşünerek süresi dolmadan istifa etmiştir. Siyasi yaşantısında çalkantılı politikaya ayak uyduramamış, doğru bildiğini savunarak döneminin kendi iktidarına bile muhalif olan aykırı şahsiyeti olmuştur. Mütevazı kişiliğiyle tanınan Selahattin Adil Fazile Siret’le evlenmiş, ikisi kız biri erkek olmak üzere üç çocukları olmuş, birinci kuşak ailesinden günümüzde hayata devam eden kalmamıştır. Selahattin Adil, doğumu ile başlayıp askeri ve ticari yaşantısını anlatan hatıratını yazmıştır. Araştırma esnasında Selahattin Adil’in hatıratında belirttiği hususların genellikle doğruluğu, diğer belge ve kaynaklarla da uyumluluğu dikkati çekmiş, şahsi görüşlere dayalı hatırat mantığından ziyade yaşananı olduğu gibi aksettirdiği anlaşılmıştır. Hayatı boyunca dönemin ya da grubun adamı olmayışı, kendi doğrusunu yaşamaya çalışması, yanlış olarak bildiğini doğruymuş gibi söylememesi üzerine mütevazı kişiliği de eklenince, Türk tarihinin önemli anlarına bizzat içinde bulunarak şahit olmuş ve hatta bu anlara şekil vermiş iken; geri planda kalmış, unutulmuş şahsiyeti bu çalışmayla doğruları veya yanlışlarıyla ortaya serilmiştir. Çalışmada özel hayatını içeren bazı bölümlerde konu ile ilgili kaynak olmadığından veya yakın ailesi tarafından uygun görülmediğinden hatırata bağlı kalınmıştır. Çalışmada unutulmaya yüz tutmuş bir kahramanın hayatı anlatılarak tarihi gerçeklerin hatırlanması amaçlanmıştır. Türk ve dünya tarihine mâl olmasına rağmen günümüze kadar kamuoyuna tanıştırılmayan Selahattin Adil’in ve tüm kahramanların ruhları şad olsun…

ÇANAKKALE SAVAŞLARI HATIRALARI 

Geniş ailemizden, soyacağımızdaki atalarımızdan Balkan Savaşı, Suriye Cephesi,  Çanakkale Savaşları, Kafkasya Cephesi ve ardından Kurtuluş Savaşı/İstiklâl Harbi sırasında şehit düşenlerin adlarını bulmak ve kaydetmek için 30 yıl boyunca çaba verdim. Dedelerimin Dayılarını, yakınlarını, Anneannemin ağabeylerini, onların akrabalarını, Babaannemin yakınlarını araştırdım. Madalya ve nişanlarına ulaştıklarım bir elin parmakları kadardır…

Genelkurmay Arşivlerinden bulduğum isimlerin soyadları olmadığından sadece askere alındıkları yerlerin adlarından ve baba-ana adlarından saptamaya uğraştık…

Çanakkale Cephesi’nde büyük yararlıklar göstermiş olan Topçu Bataryası Kumandanı Yarbay Selâhattin Bey (sonradan İstanbul  Merkez Kumandanı olarak İngiliz ve Fransız İşgâl Orduları kumandanlarını Dolmabahçe Rıhtımı’ndan uğurlayan Tümgeneral Selâhattin Âdil Paşa) bu fotoğraftaki subayların  arasında olabilir…1958-61 yıllarında Yeniköy’deki Yalısı’nda Selâhattin Âdil Paşa ile tanışmış, Çanakkale Savaşları Hatıralarını O’nun ağzından dinlemiştim…

Oğlu Semuh Âdil Beyefendi Ağabeyimizi pek sever ve sayardık…2012 yılında O’nu da sonsuzluğa uğurladık…

Semuh Âdil Bey sanırım 2010 yılında bizim ısrarlı ricalarımız üzerine Babası Selahattin Âdil Paşa’nın Çanakkale Cephesi’nden Annesine yolladığı mektupları bir kitap hâlinde yayınlatmıştı…

Arkeoloji ve Sanat Yayınları bu kitabı basmıştı…

Rahmetli Semuh Âdil Bey’in Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından basılmış kitabı Babası Selahattin Âdil Paşa’nın Çanakkale Cephesi’nden Eşi Sîret Hanımefendi’ye “Sîr’im” diye hitap ederek yazdığı mektupları topluca kapsar…

Bende Semuh Âdil Ağabeyim tarafından imzalı bir nüshası mevcuttur..

Bu kitabı yazması için Arkeoloji ve Sanat Yayınları sahibi, ortak dostumuz  Nezih Başgelen Semuh Ağabeyimi ikna etmeye çalışmıştı…

Selahattin Adil Paşa, eşi Siret Hanım çocukları Saada, Suha, Semuh İle birlikte. 1928

ÇANAKKALE’DEN EŞİNE YAZDIĞI BİR MEKTUP

Albay Selahattin Âdil Bey’in Müstahkem Mevki Kurmay Başkanı iken Çanakkale’den “Sir” diye hitap ettiği eşine yazdığı mektup:

“22 Teşrin-i Evvel 330 (4 Kasım 1914) Çanakkale Sevgili, hakikatli Sîr! Postaların adem-i intizama duçar olması hasebiyle (düzensizliği sebebiyle) sana fi-mabad (bundan böyle) muntazam mektup gönderemeyeceğimi zannediyorum. Merak etme. Çok şükür sıhhatteyim. Cüzi (biraz) soğuk algınlığından nezle gibi oldum. Fakat lehü’l-hamd (hamdolsun) hafifledi. Sen nasılsın? Yavrun nasıl? Seni üzüyor mu? Eğer bana benzer ise herhalde sever ve üzüntülerini benimki gibi çekersin. Yine de sana benzer ise, daha fazla severim. Zannederim bu sefer yavrumun sıhhatine dair ve nasıl vakit geçirdiğin hakkında bana malumat verirsin. Valide henüz bizde mi? Mümkün olduğu kadar fazla alıkoy, seni yalnız bırakmasınlar. Sîr, ahval-i hazıra (mevcut durum) dolayısıyla seni görüp müteselli edemediğime, sevimli çehreni yavruna şefkatle bakarken temaşa edemediğime (seyredemediğime) ne kadar müteessirim. Cenab-ı Hakk sıhhat ve selamet ihsan etsin. İnşallah bu dar zamanların bir müsterih devamı gelir. Paran var mı? Yavrumuza karyola alabildin mi? Geçen hafta bir mektup yazdığım zaman Nezaret’e de yazarak para almanızı yazmış idim. Cevap almadım. Benim ihtiyacımı buradan uyduruyorum. Beni düşünme! Düşünme demek unut değil ha! Ben seni düşünüyor en telaşlı zamanlar bile seni gözümün önünde görerek tahayyül ediyorsam, sen de şüphesiz beni düşünüyorsun! Yalnız para ciheti ile beni merak etme demek istiyorum. Biraderden haber var mı? Cümlenizi Cenab-ı Hakk’a emanet ederim. Kış geldi. Soba aldın mı? Hangi odada oturuyorsun? Ne yapıyorsun? Aman sıhhatlerinize bakınız. Evce bir sıkıntı olursa yaz. Gözlerinden öperim, cümleye selam. Sevgili Sîr’im ve yavrusu.

Selahaddin Adil”

SELAHATTİN ÂDİL PAŞA’MIZIN ALÇAKGÖNÜLLÜĞÜ

Yeditepe Yayınevi’nce neşredilen “Çanakkale Cephesi’nden Mektuplar-Hatıralar” kitabı işte bu Selahaddin Âdil Bey/Paşa’yı anlatıyor. Selahaddin Âdil kendinden bahsetmeyi, övmeyi sevmeyen mütevazı kişiliğiyle tanınan subaylardan biriydi. O’nun adını, Çanakkale Savaşı’ndaki rolünü ve önemini ancak bu savaşla yakından ilgilenenler bilir. Oysa ki Selahaddin Âdil Bey, Çanakkale Savaşı’nda çok özel yere sahip bir subaydır ve Çanakkale onun kaderinde, zafer ve sevincin, üzüntü ve kederin peş peşe yaşandığı mekândır.

Selahaddin Âdil Bey’in kendinden bahsetmeme ve kendini öne çıkarmama hasleti o dereceydi ki oğlu Semuh Âdil Bey bile babasının Çanakkale’de bulunduğunu ve çok önemli işler başardığını ancak yedeksubaylık görevini yaparken öğrenebilmişti. Bu ilginç anıyı Semuh Bey şöyle anlatmaktadır:

“İnşaat mühendisi olduğum için asteğmen olarak Harbiye’de I. Ordu İstanbul Askerî İnşaat ve Emlak Müdürlüğü’nde görevli iken, 1953 senesi 18 Mart günü diğer mühendis arkadaşlarım, Yıldız Teknik Okulu’nda 18 Mart Deniz Zaferimizle ilgili tören yapılacağını ve oraya gitmek için yüzbaşıdan izin almamızı önerdiler. İzin alıp gittiğimizde ise Yıldız Teknik Okulu’nda babamla karşılaştım. Şaşırdım, çünkü annem ve babamla aynı evde oturuyorduk ve babam bana Yıldız’a gideceğini söylememişti. Babama; “Ne için buradasınız?” diye sorduğumda; “Bir şeyler anlatayım diye rica ettiler. Ben de hayır diyemedim” diye cevap verdi. Salona girdik ve babam kürsüde 18 Mart’ı (Çanakkale Deniz Savaşı) anlatmaya başladı. Dinledikçe hayret ediyordum. Babam hiç kendisinden bahsetmeden, 18 Mart Deniz Savaşı’nı neredeyse dakikası dakikasına anlatıyordu. Bir aralık; “Babam savaş tarihini amma da iyi biliyormuş!” diye düşündüm…

Konferans bitince kürsüye tanımadığım bir bey geldi (deniz savaşları uzmanı Abidin Dâver Bey olduğunu sonradan öğrendim). Bu bey şöyle konuştu: “Selahaddin Âdil Paşa 18 Mart’ı çok güzel anlattı ama kendinden hiç bahsetmedi. Sizler onun orada misafir bir izleyici veya bir gazeteci olduğunu düşünmüş olabilirsiniz. Size şunu açıklamam lâzım ki; Paşa, o zaferi kurmay başkanı olarak hazırlayan ve o gün kumandan Cevat Paşa Kirte’ye teftişe gittiği için onun vekili olarak savaşı idare edip zaferi kazanan askerdir, şahıstır”.

Bu sözler üzerine diğer dinleyicilerle beraber ben de babamın 18 Mart’taki rolünü öğrendim ve tabii ki salondakiler bu kadar mütevazı bir kahramanı olağanüstü bir şevkle alkışladılar…”

Derleyen Yazar:

M. Cemal Beşkardeş/KÖPRÜ

Mehmet Cemal BEŞKARDEŞ /kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 8 Ekim 2023

Diğer Yazılar İçin Tıklayınız