Ne ilişkiler biliyorum içinde insan yok!

0
Ne ilişkiler biliyorum içinde insan yok!
Galiba insan yaş aldıkça “eskiden” diye başlayan cümleleri daha sık kullanıyor.  Eskiden aşk varmış galiba, yok yok ciddi ciddi varmış. Oysa şimdi modern zamanlarda varlığını kimsenin kanıtlayamayacağı ütopik bir duygu olup çıktı. Aslında insanlar yine peşinden koşuyor, koşuyor fakat yakalayamıyor. Belki yanlış yerlerde arıyorlar veya aradıkları şeyin ne olduğunu bilmediklerinden bulduklarını aşk filan sanıyorlar.
İnternet çıktı mertlik bozuldu efendim. Eskiden pastanede yan masada oturan o kadın (lar) ya da erkek (ler) şimdi bir tık yakınımızdalar. Seç beğen al! Dene belki alırsın alamadın mı bir diğerini dene, o da olmadı mı diğerini dene. Yaz bir “merhaba” gerisi gelir.
Eskiden bazı sözcükler öyle  “bir kilo domates”  der gibi çıkmazmış insanların ağzından. Mesela; “Seni seviyorum”, “Aşkım”, “Sevgilim” diyebilmek bir süreci gerektirir ve hissederek kullanılırmış. Şimdilerde anlamını tümden yitirmiş halde. Hemen “sevgili” olunuyor ve hemen “seni seviyorum” deniyor. Hızla başlayan şeyler hızla tüketilip bitiriliyor. İnternet mertliği bitirdi diyorum ya bir bildiğim var. İlişkiler var fakat insanlar o ilişkilerin içinde değiller. Bedenen oradalar evet fakat gönülleri bambaşka yerlerde geziyor. Facebook’taki sarışın kadında ya da instagramdaki kumral olanda veya o kaslı adamda. Göz görmese gönül katlanır belki diyebilirsiniz. Görünce dayanılamıyor mu acaba? Oysa bir bakalım ne demiştiniz; “Seni seviyorum”, “Sensiz olamam”, “Seni bulduğum için çok şanslıyım” vs. vs. Mangalda kül bırakılmamıştı ta ki o ”kadını” ya da “erkeği” görene dek. Her şey bir gece uyku kaçtığında herhangi bir sosyal medya platformunda gezinirken başladı belki. “Merhaba” ile başlayan sohbet (ler) yerini gecenin bir vakti yanımızda güya aşık olduğumuz o kişi uyurken bir başkasına “uyudun mu” diye sormaya dek geldi dayandı. Hani mertlik nereye gitti?  Bu ilişki (evlilik belki) içindeki insanlar nereye gittiler? Yan yanalar fakat gerçekten birlikteler mi?
Eskiden dedik ya hani, bazı eski aşklardan bahsedeceğim şimdi; Mesela ünlü İngiliz grup Beatles’ın üyesi John Lennon ve Yoko Ono’nun sonu hazin biten aşk hikayesi var. Birbirilerini ilk gördükleri anda ölene dek seveceklerini ilk görüşte anladıklarını söylemişler. Birlikte barış ve özgürlük için savaştılar. İnandıkları şeyler için birlikte ayakta durdular. Çok büyük bir aşktı bu. 8 Aralık 1980’de John evinin önünde vurularak öldürüldükten sonra Ono büyük aşkını gösterecek bir sürü şey yaptı. İzlanda’da Imagine Peace Kulesi, Japonya’da John Lennon Müzesi ve Central Park’ta Strawberry Fields Anıtı gibi.
Napolyon’un Josephine olan aşkı var bir de, ortak bir arkadaşlarının evinde ilk kez gördüğünde aşık oluyor bu kadına. Aralarındaki büyük yaş farkına rağmen evleniyorlar. Napolyon gittiği savaş meydanlarından her gün bir mektup yazıyor aşık olduğu kadına. Fransa için bir veliaht vermek isteyen Napolyon Josephine’den boşanmış olsa da ölmeden önce ;” Hayatım şu dört sözcükten ibaret; Fransa, Ordu, Fransa Ordu Komutanlığı ve Josephine…” Demiştir.
Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre aşkından da bahsetmeliyim. Bir çoklarına göre biraz marjinal bir ilişki olarak algılansa da birbirlerine her zaman dürüst olmaları şimdilerde opek rastlamadığımız bir durum. Ana kuralı şeffaflık olan bu çift hiçbir zaman evlenmemiş, aynı evi paylaşmamış fakat her gün görüşmüşlerdir ve ilişkileri hayatlarının sonuna dek sürmüştür. Simone de Beauvoir ; “Sartre’la karşılaştığım zaman, her şeyi kazandığıma inanmıştım. Onun yanında benim kendimi gerçekleştirmem başarısızlığa uğrayamazdı” diyerek ne güzel ifade etmiş sevgilisinin onun için anlamını.
İran Şahı Rıza Pehlevi İsviçre’de eğitimini sürdüren Süreyya Bahtiyar’ın fotoğrafını görür görmez aşık olmuş mesela. Süreyya’nın tahta bir veliaht verememesi evliliklerinin sonu olsa da Rıza Pehlevi bu kararı büyük baskılar sonunda almak sorunda kalmıştır.
MÖ 41’e gidelim, Roma ordularının komutanı Antonius ve  Kleopatra’nın aşkıyla karşılaşıyoruz. Bir başka Romalı komutanın aşıkların peşine düşmesiyle hazin bir şekilde sonlanan bu hikayede önce Antonius ardından Kleopatra intihar ettiler.
Osmanlı tahtında en uzun süre hakimiyetini koruyan padişah olan Kanuni Sultan Süleyman da seferdeyken büyük aşkı Hürrem Sultan’a şiirler yazıyordu.
Rus ressam Gala eşi ve çocuğunu bırakıp, dünyaca ünlü ressam Salvador Dali’ye gitmiş birlikte 50 yıl geçirmişler ve Gala bu aşktan tek bir gün bile pişmanlık duymadığını belirtmiştir.
Tek şiir kitabı “Hasretinden Prangalar Eskittim” ile edebiyat dünyasının ölümsüz isimleri arasına giren Ahmed Arif aşkına karşılık bulamamış fakat bu sayede ünlü bir şair olmuştur. “İlk sen mağlup ettin beni” diyen Ahmed Arif mektuplaşmalar başladığında 27, Leyla Erbil ise 23 yaşındaydı. Şair; Sen ister dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol. Sen bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Senden başka hiçbir isteğim yok.” Demiştir Leyla Erbil’e.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz elbette. Ve bu sayede nasıl da büyük bir anlamsızlıklar denizinde yüzmeye ve suyun üstünde kalmaya çalıştığımızı daha iyi görebiliriz. Anlamın yitip gitmesi, ilişkilerin “fast food” gibi ayakta aceleyle tüketilmesi ve elimizdeki telefonlardan siparişle gelmesi sonucu çoğu insan mutsuz ve tatminsiz.
14 Şubat Sevgililer Gününü kutlamaya gelince; Olan var olmayan var diyerek hayıflanan bir tayfanın yanında sonsuz bir arayış içinde elindekiyle yetinmeyip; Acaba bu olsa nasıl olur diyen kadınlar ve erkekler de var. Bir şey unutuluyor, dışarıdan sipariş edilen o yemek lezzetli görünüyor olabilir fakat çoğunlukla mideyi rahatsız ediyor.
Kırmızı güllerin, tombul kalplerin havada uçuştuğu bu sevgililer gününde kısıtlamalar altında eve kapanmış otururken aşk ve ilişkiler üzerine konuşulacak çok şey var aslında. Herkes kendine göre söyleyecek bir şeyler bulacaktır. Sevgi, sözlerle hediyelerle de gösterilebilir elbette fakat ancak davranışlarla gerçekten hissettirilir bunu unutmamalı.
Tek bir güne mi sığdıracağız aşkımızı göstermeyi demeyeceğim. 364 gün birlikte güzelizdir sevgililer gününde çiçek oluruz buna karşı değilim. Yeter ki yan yana duruyorsak birbirimizin ruhuna dokunmayı başarabilelim. Sevgili yanımızdayken bir başkasının uyuyup uyumadığıyla ilgilenmeyelim mesela ne bileyim, hakkını verelim yani. Veremeyecek gibi miyiz? Ağaç değiliz ya hareket edebiliyoruz o halde gidelim.
Evet, çekip gitmek istemeyen bulunduğu yerden güneşi görenler Sevgililer Gününüz kutlu olsun.
Unutmayın hediye önemli değil kalpten sevin yeter.

Hüma SEVİM

 

humasevim02@gmail.com

HümaSEVİM/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 14 Şubat 2021

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here