Selçuk GÜR ‘GEL EY DENİZİN NAZLI KIZI, NUŞ-İ ŞARAB ET’

0

Selçuk GÜR/Gazeteci

GEL EY DENİZİN NAZLI KIZI, NUŞ-İ ŞARAB ET

MISIR HATIRASI – (Soldan sağa) Fethiye Ahmet Hanım ve eşi İsmail Bey, Aleko Bacanos (kimi kaynaklarda kardeşi Yorgo Bacanos’un adı yazılıdır), Deniz Kızı Eftalya Hanım ve eşi Sadi Işılay. Evliya Çelebi’nin “Nil-i mübarek” diye söz ettiği Nil nehrinin eski Asvan Barajı kıyısındaki gezi yerinde (Asvan, Mısır, 16 Mayıs 1930).

* * *

– “Ben, beş-altı yaşımdan beri bu ismi taşırım. Hatta daha garibi, ‘Eftalya’ ismini yadırgarım. Asıl ismim ‘Deniz Kızı’ imiş gibi gelir. ‘Deniz Kızı’ ismi bana nasıl verildi? Çok küçüktüm. Babam saza pek meraklı idi. Babamın misafirleri geldiği zaman; o saz çalar, ben de şarkı söylerdim. Büyükdere’de otururduk. Mehtaplı gecelerde daima sandal gezileri yapardık. O zaman babam sandalda bütün gece bana şarkı söyletirdi. Sesim az zamanda bütün Boğaziçi’nde meşhur olmuştu. Geceleri mehtapta bizim sandalın arkasına 20-30 sandal takılır, beni dinlerlerdi. Fakat hiç kimse benim kim olduğumu bilmiyordu. Halbuki incecik sesiyle şarkı söyleyen bu ‘gece şarkıcısı’na bir isim koymak lazımdı. ‘Deniz Kızı!..Deniz Kızı!..’ demeye başladılar. İşte ‘Deniz Kızı’ bu beş yaşındaki Eftalya idi. O zamandan beri “Deniz Kızı’yım.”

Gerçek adı Atanasia Yeorgiadu olan Osmanlı Rumu ses sanatçısı ve kantocu Deniz Kızı Eftalya Işılay (1891 – 15 Mart 1939), müzik yaşamına; müziksever bir jandarma yüzbaşısı olan babası Yorgaki Efendi’nin, konuklarına saz çaldığı zamanlarda (Sultan Abdülhamit döneminin son yılları) şarkılar söyleyerek başladı. Tarihi Galata’nın (Beyoğlu, İstanbul) çalgılı kahvelerinde sahneye çıktı, düzgün sesi ve güzelliği ile dikkat çekince gazino sahnelerinde, otel musiki meclislerinde söyleyerek tanınan bir sanatçı oldu. Adını aldığı Yunanca kökenli “Eftalya”nın anlamı da; söylencelerde denizcilere şarkılar söyleyip onları büyüleyen, belden aşağı balık – belden yukarı kız biçiminde anlatılan “deniz kızı”dır.

Genç kızlığında, sıcak yaz gecelerinde kimi zaman babası ile, kimi zaman da tek başına buram buram tarih kokan doğup büyüdüğü Büyükdere’den (Sarıyer, İstanbul) sandalla denize açılır, “mehtabiye” denilen müzikli Boğaz gecelerinin bu yüzyıldaki bir uzantısı olan bu sandal sefalarında gece boyunca şarkılar söylerdi.

GEL EY DENİZİN NAZLI KIZI, NUŞ-İ ŞARAB ET

Ve Aleko Bacanos, “Gel Ey Denizin Nazlı Kızı, Nuş-i Şarap Et” adlı acemaşiran yürük semai şarkısını, Deniz Kızı Eftalya için yazıp bestelerken, Eftalya’nın müzik yaşamında etkili bir rolü olan Türk müziğinin önemli besteci ve kemancısı eşi Sadi Işılay (1899-1969); kemanı ile eşlik ettiği “Gelin Getirme Havası”, “İnan İnan”, “İstanbul Yosması”, “Yalova Şarkısı” vb. şarkıları Eftalya ile birlikte söyledi (Sadi Işılay’ın şarkı söylediği az bilinir).

“Gel ey denizin nazlı kızı, nûş-i şarab et (şarap iç)

Çık sahile gel, sinede bir âlem-i âb et

Mestane bakışlarla beni mest-ü harab et

Çık sahile gel sinede bir âlem-i âb et”

“SOPRANO” VE “HANIM”DAN “DENİZ KIZI EFTALYA SADİ HANIM”A

Eftalya Hanım, ilk plaklarını; eşi Sadi Işılay ile üç yıl geçirdikleri Fransa’da, Fransız Pathe şirketi adına doldurdu (1923-1926), Dârülelhan (“Nağmelerin Evi”. Günümüzün İÜ Devlet Konservatuvarı) adına plak dolduran ilk gayrimüslim sanatçı oldu. Eftalya Hanım, birçok evlilik yapan Sadi Işılay’ın ikinci eşi idi.

Eftalya Hanım, İstanbul’da faaliyete geçen Columbia Plak ile işbirliği yapan Dârülelhan’ın Anadolu’dan derleyip plak kayıtlarını yaptığı yaklaşık 100 eserden 56’sını okurken, tepki çekmemek için kendi adının kullanmadı. Solist adı kullanılmadan plakların bir kısmının etiketine “Soprano” (1927), en az 11’inin etiketine de “Hanım” yazıldı (1927-1930). 1930’dan başlayarak doldurduğu plaklarda ise “Deniz Kızı Eftalya Sadi Hanım” adı kullanıldı.

Sahibinin Sesi plak şirketi için plak doldurmaya başlayan (1934) Eftalya Hanım için, şirketin 7 numaralı kataloğunda şunlar yazılı idi:

“Deniz Kızı Bayan Eftalya Sadi’yi musiki âleminde tanımayan hemen hiç kimse yok gibidir. Muhteşem ve kudretli sesiyle senelerden beri musiki erbabını peşinden sürükleyen ve hâlâ bugün bile sanat sahasında aynı zevk ve lezzetle dinlenen Deniz Kızı, daima okuyor ve alkışlanıyor. O, bu sıfatı çocukken kazanmıştır. Pederi, musiki meraklısı idi. Mehtaplı gecelerde Boğaz’ın ‘Binbir Gece Masalları’nı yaşatan sahillerinde saz âlemi yapılırdı. Bayan Eftalya; o zaman şakrak ve gür sesiyle sakin suları dalgalandırır, kayalara çarpan nağmelerin akisleri dinleyenleri çıldırtırdı. Hayranları ona pek haklı olarak ‘Deniz Kızı’ unvanını verdiler. Birkaç sene evvel Bayan Eftalya kıymetli sanatkârlarımızdan Bay Kemani Sadi’yle (Sadi Işılay) evlenerek bu suretle sanatını dahi evlendirmiş oldu. Kendilerinden daha çok büyük muvaffakiyetler bekleriz.”

ATATÜRK, NÂZIM HİKMET, EFTALYA HANIM,

Ünü ta Atatürk’ün kulağına dek gitmiş, sesinden etkilenen Atatürk, Eftalya Hanım’ı sık sık Dolmabahçe Sarayı’na konuk eder olmuştu. Atatürk’ün huzuruna çıkıp söylediği şarkılar beğenildikten sonra, 1930’dan başlayarak plaklarında adını gizlemedi ve kapaklarında “Deniz Kızı Eftalya Hanım” adı yazıldı.

Söylenti o ki, Atatürk, bir akşam yemeğinde kendisine ve konuklarına şiir okuması için Nâzım Hikmet Ran’ı çağırtmış; Anadolu yakasında (Erenköy) oturan Nâzım, evinin kapısına dayanan polis memurlarına, “Paşa’ya benden selam söyleyin!.. Ben, Deniz Kızı Eftalya değilim. Bu saatte masasına beni değil, Eftalya’yı çağırsın!..” deyip gitmemiş. Atatürk de, Nâzım’ın bu önemlilik taslama durumu karşısında, “Aferin çocuğa!.. İçinizde bir şair var, o da buraya gelmiyor. Şair dediğin işte böyle olmalıdır” yorumunda bulunmuş.

Nâzım, kendisine “Nedir bunun doğrusu” diye soran dönemin Cumhuriyet gazetesi dış politika yazarı Ömer Sami Coşar’a, “Elbette bu efsanenin aslı yok. Bana hiçbir zaman böyle bir davet gelmedi. Gelmiş olsaydı hiç geri çevirir miydim? ‘Deniz Kızı Eftalya’ sözüne gelince, devrinin ünlü bir sanatçısına küçültücü ve incitici bir söz de bana yakışmaz zaten” yanıtını vermişti (1960).

AY IŞIĞI GEZİSİ

Eftalya Hanım 45 yaşında iken; Şirket-i Hayriye (günümüzün Türkiye Denizcilik İşletmeleri), sanatçının onuruna bir “Ay Işığı Gezisi” (Mehtabiye) düzenledi (4 Ağustos 1936). Dört vapur süslendi, ışıklar ve çiçeklerle donatılmış bir sal üzerinde Eftalya Hanım için bir sahne hazırlandı. Bir saz heyeti ve bir zeybek takımının yanı sıra Darülbedayi’nin önde gelen sanatçılarından tiyatro ve sinema oyuncusu Hâzım Körmükçü de sahnede yer aldı.

Deniz kokusu, ay ışığı ve “denizin nazlı kızı” Eftalya’nın billur sesini dinlemek için 37,50 lirayı veren herkesin katılabildiği geceye istek o denli çok oldu ki, Şirket-i Hayriye tam 14 vapur kaldırdı.

Vapurlar Bebek’ten hareket edip Kanlıca, Yeniköy, Beykoz, Büyükdere iskelelerine uğradılar. Vapurlara binemeyenler, ellerinde renkli fenerlerle vapurları kıyıda karşılayarak eğlenceye katıldılar. Programda Eftalya’nın çok sevdiği zeybek havaları eşliğinde oynanan zeybekiko dansları da (“kartal dansı” olarak da bilinir) vardı.

Ne var ki, Eftalya Hanım o gece üşütüp hastalandı ve üç yıl sonra 48 yaşında kalp yetmezliğinden yaşamını yitirdi.

Eftalya’nın ölümü, Sadi Işılay’ı derinden etkiledi. Onun için sözlü eser yerine keman için Muhayyerkürdi Saz Semaisi’ni besteledi (Neyzen “Çelebi” İlyas Çelikoğlu, Işılay’ın iznini alarak ney ile icra etmiştir).

Deniz Kızı Eftalya, 81 yıl önce 48 yaşında; Sadi Işılay, 51 yıl önce 70 yaşında aramızdan ayrıldı. Eftalya, Şişli Rum Ortodoks Mezarlığı’nda; Işılay, Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yatıyor.

Ay ışıklı bir gece Boğaziçi’ne yolunuz düşerse, Marmara Denizi’ne bir kulak kabartın!.. Deniz Kızı Eftalya’nın içinize işleyecek sesinden okuduğu, Sadi Işılay’ın hüzün dolu kemanından bestelediği o eşsiz benzersiz ezgileri duyacak mısınız bakalım?..

ÜNLÜ TORUNLAR: ALİ SİRMEN VE EMİR IŞILAY

Dört kez evlenen (Lütfiye Işılay, Deniz Kızı Eftalya, ses sanatçısı ve klasik Türk müziği yorumcusu Mualla Gökçay, Nezihe Işılay) ve üç çocuğu olan Sadi Işılay’ın bir torunu (iki ya da üç kez evlenip ayrıldığı ilk eşi Lütfiye Işılay’dan doğma kızı Rahşan Işılay’dan), 25 Mart’ta “koronavirüs” tanısı konularak tedavi altına alınan ve 4 Nisan’da sağlığına kavuşan gazeteci, yazar, hukukçu, sinema ve dizi oyuncusu Ali Sirmen’dir (81).

Sadi Işılay’ın bir öteki torunu da (dördüncü ve son eşi Nezahat Hanım’dan doğma oğlu Cengiz Işılay’dan) 2002’den bu yana Los Angeles’da (Kaliforniya, ABD) yaşayan caz ve film bestecisi, piyanist/klavyeci, yapımcı, aranjör ve mühendis Emir Işılay’dır (42).

_________________________

“Gel Ey Denizin Nazlı Kızı”

“Muhayyerkürdi Saz Semaisi”

Selçuk GÜR/Gazeteci

selcukgur@msn.com

Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 17 Eylül 2020

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here