Antik çağlarda Ege toprağında hayat bulan tiyatronun yaratıcıları, insanları gözyaşlarına boğan oyunlara neden trajedi veya tragedya adını verdiler bilinmez ama trajedi keçi türküsü demekmiş. Dağlara oyulmuş tiyatro sahnesine çıkanların kostümü keçi derisinden yapılıyormuş. Belki bu yüzdendir.
Anadolu tarihinin en yakın dönemindeki keçi düşmanlığı ayrı bir yazının konusudur ama ormana düşmanlık yeni zaman trajedisinin gelecek kuşaklara aktarılacak en vahim tablosudur. Bu trajedinin başrolünde gözü doymaz beton sever inşaat yapıcıları, vahşi kapitalizmin atlıları var.

Akbelen katliamının ana teması Anadolu topraklarının özlü sözü ‘bindiği dalı kesme’ eylemine dayanır. Zeytin gibi daha değerli bir ürünü görmezden gelip, kalitesiz kömürle enerji topunu çevirmenin adıdır bu.
Sadece zeytin ağaçları değil; 750 dönüm alanda 100 bine yakın çam ağacı iki yıl içinde kesildi. Akbelen ormanında, arıcılık, kekik ve çam fıstığı tarımı da bitti.

Peki umduklarını buldular mı? Sözcü Gazetesi’nden Yaşar Anter’in haberine göre; jandarma ve polis eşliğinde “Dört yıllık kömür var” diyerek doğayı talan eden şirketler bir aylık kömür bile çıkaramamış.
Bu trajedi film ve romanlara konu olan altına hücum gibi bir şey. Madenciler bir yere kazmayı vurduğunda artık o toprak parçası için çok geç… Çıkaramayan şirket gidiyor, yeni bir şirket maden hayaliyle tekrar kazmayı vuruyor. Orman kıyımını yapanlara göre, Akbelen gözden çıkarılabilir bir toprak parçası… Oysa orada kıyıcılar yokken zeytin ağaçları vardı. Hem de binlerce yıldır.
AKBELEN ASLINDA KÜÇÜK KALIR

Akbelen bir simge aslında, tıpkı Kazdağları gibi… Kömür ve başta altın olmak üzere bilimum madenlere son 25 yıl içinde plansız ve adeta bir yağma ordusuyla ormanlara ve dağlara harekete geçtiler. Doğanın bu eşsiz mekanları, saldırılara karşı oluşan halk ve yurt toprağına duyarlı grupların direnişin böylece simgesi oldu.
BU YIL CİĞERLERİMİZ KAÇ KEZ YANDI?
Bizim medyamızda bırak dağdaki bayırdakini milli parklardaki orman katliamları bile pek görmez ama ‘yine ciğerimiz yandı’ türünden yangın haberleri hiç bitmez. Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre, bu yıl 17 Ağustos tarihine kadar 5 bin 231 yangın çıktı. Yangınların yüzde 57’si orman dışı alanlarda başladı, tarlalar, makilikler, yol kenarları ve kırsal yerleşimlerde çıkan yangınlar rüzgar ve sıcaklığın etkisiyle kısa sürede ormanlara sıçradı. Bunun sonucunda 64 bin 500 hektar alan zarar gördü.

Bilinen mevzudur, yangına müdahale uçak filomuz yeterli değil, aslında filomuz falan da yok. Karadaki ekipler ise teknik donanım olarak dünya sıralamasının çok altında. Yüzlerinde bir bez parçasından oluşan maske ve sokak giysileriyle hortum tutarak yangına müdahale eden orman işçilerinin görüntülerini televizyon haberlerinde izledik.
Bu da orman yangınları trajedisi olarak tarihimizdeki yerini aldı. Anadolu toprakları gerçekten trajedinin doğal mekanları…
VE SON TRAJEDİ; HAKAN TOSUN’A DA KIYDILAR

Hakan Tosun doğadan ve emekten yana bir halk habercisiydi. Esenyurt’ta başına defalarca vurularak öldürüldü. Hakan’ın katli bir sokak çetesi saldırının ötesinde.
O’nun yakın dostu doğa aktivisti Cem Tüzün’ün veda mesajını burada paylaşıyorum; “Doğayı tanımayanlara, doğanın bir parçası olduğunu bilmeyenlere, içinde var olduğu, yaşadığı doğayı sevmeyenlere Hakan’ı anlatamam. Vicdanı, ahlakı olmayanlara da anlatamam. Hepimizin aklıydı, gözüydü, vicdanıydı, yüreğiydi, belleğiydi. Yürekliydi. Alçak gönüllüydü. Tertemizdi. Kibardı. Hakan’a kıyanlara, yalnız fiziksel olarak değil, bu haince saldırının arkasında olan tüm pisliklere öfkem çok büyük. Doğaya kıyan, insana kıymaz mı? Nasıl pis bir ruha sahip bu pislikler?”
Cengiz ERDİL

















