Bodrum’un Yalıkavak beldesi ve de yarımadanın tüm kuzeyi şunun şurasında 40 yıl önce yüzüne bakılmayan yerlerdi. Meraklı turistler eşeklerle mandalina bahçeleri arasında dolaşır, bataklık veya çorak tepelerde gezintiye çıkarlardı. Yalıkavak’ta Yalıkavaklılar dışında kimseler yoktu.
Bir de ağaç tekne, biraz büyüğü gulet hatta ihtiyar balıkçının tek kamaralı ve minik livarlı kayığından yapan tersaneler vardı. Artık onların da sayısı azaldı. Topu topu dört tersane kaldı.

İstanbul’un uyanık eğlence mekanı ve lokanta işletmecileri 90’lı yıllarda Bodrum bodruma sığmayınca yeni formüller arayışına girdiler. Önce Torba sonra Türkbükü ve Yalıkavak keşfedildi. Elbette betoncular fırsatı kaçırmadı, dört bir taraf sitelerle doldu.
Yalıkavak bilmem kaç yıldızlı marinasıyla anılır oldu. Sahil bandı paralı plajlarla doldu. Site ve oteller, kıyıları pasaportla girilen yerler ilan ettiler. Yalıkavak Koyu artık devasa çelik ve bilumum çeşitle madeni yatlarla doluydu. Her yer bitince sıra tersanelere geldi.
Şimdi Yalıkavak’ta tersanelerin kıyı şeridini boşaltmaları isteniyor, Sahil yürüyüşüne çıkanları alın teriyle selamlayan tersaneler büyük ölçüde el emeğiyle çarkını döndürüyor, kış aylarında da 35 metreden küçük teknelerin bakımı yapılıyor. Bu teknelerin sayısı da 50’yi geçmez.

Tersaneler kapatılınca buranın yeşil alan olacağına inananlar var, beton sever iktidar bu kamu arazisini asla park falan yapmaz. Yalıkavak’ın en değerli yeri ya villalalara veya otel silsilesine projelendirilir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Zaten Bodrum Belediyesi köyün orta yerindeki parka bakamıyor, kıyı şeridinin bir bölümünü de Sahil Güvenlik Komutanlığı’na kaptırdı. Marinanın dibinde halkın denize girdiği alan demir parmaklıklarla çevrildi.

Bu yüzden eskinin endüstrisini anlatan tersanelere sahip çıkalım, bu tersaneler kapatılmasın diyorum.
Bodrum sevdalıları(!) bu tersanelerle uğraşacaklarına cehenneme dönen Gölköy yakınlarındaki Cennet Koyu’na baksınlar. Koya hakim tepe villa inşaatlarıyla dolu ve çam ağaçlarıyla kaplı orman bir yola nasıl feda ediliyor, görsünler…

Cengiz ERDİL
















