Bir 10 Kasım daha geldi, geçti…

0

Ulu Önderimiz, Ebedî Başkomutanımız, Kurtarıcımız, Kurucumuz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıktık… 

Ne yazık ki O’nun bize Nutuk’unda, Gençliğe Hitâbesi’nde, söylevlerinde verdiği yükümlülükleri, sorumlulukları yerine getiremeyişimizin ezikliğini benliğimizde hissediyoruz…

Bize mirası olarak emanet ettiği eserleri içinden ikisini öne çıkararak şunları söylemişti:

“Benim iki büyük eserim vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir.” 

Şimdi kendilerini “Atatürkçü” olarak tanımlayanlara soruyorum:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğüne kasteden, cennet vatanımızı bölmek ve parçalamak isteyenlere karşı Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı ‘Kuvayı Millîye’ ve ‘Kurtuluş Savaşı Ruhu’ ile mücadele edebiliyor muyuz?..”

Cumhuriyet bizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller” yetiştirmemizi bekliyordu. “Cumhuriyeti biz kurduk onu siz yaşatacaksınız. Cumhuriyet, milletin kurduğu, milletin kendi kendini yönettiği egemenlik kaynağının millete ait olduğu, hükümet ve devlet başkanının seçimle geldiği bir yönetimdir.” diyerek ekliyordu : 

“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir!”… 

Laik Cumhuriyet’in birinci hedefi demokrasidir. Cumhuriyet özgürlüktür, bağımsızlıktır, insanca yaşamaktır, her alanda ilerlemenin yoludur. Atatürk kurduğu Cumhuriyette günümüz koşullarında demokrasiyi, laikliği, sosyal devlet anlayışı, hukukun üstünlüğü ilkesini, adaletin yüceliği kavramının yerleşmiş olduğunu görmek isterdi. Çünkü Cumhuriyet’i, eğitimli, kültürlü, geleceğe güvenle bakan, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, aydın gençliğe; “Ey Türk Gençliği, birinci vazifen Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet korumaktır.” diyerek emanet etmişti…

Ne acıdır ki bu devletin ve memleketin nimetlerinden yararlanan her birey ulusun birliğine, ay yıldızlı bayrağın şanına, demokrasi ve adaletin üstünlüğüne ve laiklik ilkelerine bağlı olarak fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yurttaşlar olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 101 yıllık emaneti olan bağımsızlık ve cumhuriyetini sonsuza dek koruma ve kollama görevini gereğince yerine getiremiyor… 

Son 22 yıldır ülkeyi yönetenlerin, laik, demokratik, erklerin ayrılığı temelinde parlamenter sisteme dayalı, ulusal bağımsızlığını koruyan yönetim biçiminden son yıllarda uzaklaşmasını derin bir kaygıyla izlemekteyiz…

Tüm siyasetçiler ağız birliği ederek “Cumhuriyet, Atatürk’ün Türk Milletine bahşettiği en büyük hazinedir” derler…

Üzülerek belirtmek isterim ki, Atatürk Cumhuriyeti’nin dün olduğu gibi bugün de, gelecekte de en büyük hazinesi olarak benimsemesi gereken iktidardaki ve muhalefetteki siyasetçiler, siyasetçi esnafı, demokrasinin temelinde bulunan ülkenin yüksek menfaatleri ile milletin refahını amaçlayan “asgarî müşterekler” üzerinde bile anlaşamıyorlar…

Mustafa Kemal Atatürk, 28 Ekim 1923’te Çankaya Köşkü’nde, silah arkadaşları ve milletvekillerinin bulunduğu bir yemekte, “Efendiler, yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” sözüyle padişahlık/ imparatorluk idaresinden ‘egemenliğin kayıtsız şartsız milletin’ olduğu yönetim şekline geçileceğini duyurdu. Bir gün sonra, 29 Ekim Pazartesi günü bir gün önce dediği gibi Cumhuriyet kuruldu. Atatürk, ülkenin ilk cumhurbaşkanı seçildi…

Ankara Kalesi’nden 100 pare top atışı yapıldı. Atatürk’ün “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in kuruluşunu, İstiklâl Mücadelesi’ni kazanırken yorulan, yara alan ancak bağımsızlığını kazanmanın heyecan ve gururunu yaşayan halk sokaklarda kutladı…

‘Cumhuriyet’ demek, Kurtuluş Savaşı sırasında Batılı ülkelerin göz diktiği topraklarda bağımsızlık demekti; seçme seçilme hakkı, padişahın kulluğundan ‘yurttaşlığa’ geçiş demekti.

Hasan Tahsin’in, Sütçü İmam’ın, Halide Onbaşı’nın, Yörük Ali’nin ve adı bu satırlara sığmayan çok sayıda Kurtuluş Savaşı kahramanının, Atatürk ve silâh arkadaşlarının önderliğindeki mücadelesinin ardından kurulan Cumhuriyet 101 yaşında. Ancak günümüzde Atatürk Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine ve değerlerine gereğince sahip çıkılabiliyor mu?..

9 Eylül 1923 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Halk Fırkası” adıyla kurulan Cumhuriyet Halk Partisi de 101 yaşında.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ve ilk yasal siyasi partisi olma özelliklerini taşıyan Cumhuriyet Halk Partisi, 1923 yılından 1950 yılına kadar aralıksız iktidar olmuş ve 1946 yılına kadar genellikle tek parti olarak yönetimde kalmıştı. CHP Türkiye’de en uzun süre iktidarda kalmış siyasi partidir. 31 Mart 2024 yerel seçimlerdeki sonuçlarına göre CHP’nin iktidara gelebilme umutları yeşerdi…

Ne yazık ki son haftalarda CHP’de koltuk savaşları alevlendi: Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu arasındaki çekişme derinleşiyor…

Türkiye’nin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), içindeki büyük güç ve koltuk savaşlarıyla yeniden gündeme geldi. Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu arasında süregelen mücadele, partiyi üç ana kampa bölmekte ve tartışmalar giderek daha  derinleşmekte…

CHP içindeki güç savaşının fitilini ateşleyen olaylardan biri, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasıyla başladı. Bu gelişme sonrası Özgür Özel’in parti içindeki konumu daha fazla sorgulanmaya başlandı. Bu eleştiriler, Özgür Özel’in liderliğindeki CHP’nin içindeki destek ve direncin de büyüdüğünü gösteriyor…

Bir diğer önemli tartışma konusu da CHP’nin DEM (Demokratik Sol Parti) ile yakınlaşması oldu…

Ekrem İmamoğlu’nun artan etkisi Parti içinde rahatsızlık doğurdu…

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun  son dönemde parti içindeki etkisi artarken, bu durum bazı CHP üyelerinde huzursuzluk yarattı. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, İmamoğlu’nun son zamanlarda “genel başkan gibi” konuşmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Başarır, İmamoğlu’nun sadece bir belediye başkanı olduğunu hatırlatarak, İmamoğlu’nun liderlik yolunda dikkatli olması gerektiğini belirtti. Bazı CHP milletvekilleri ise İmamoğlu’nun parti liderliğine aday olmaya çalışmasının, CHP’nin temel ideolojik yapısına zarar vereceğini düşünüyor…

Bu çekişmelerin ortasında, Kemal Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu arasındaki güç mücadelesi giderek daha sert bir hal alıyor. Özel’in liderliğine karşı olanlar, İmamoğlu’nun yükselen etkisinden rahatsızken, Kılıçdaroğlu’nun eski genel başkan olarak partideki pozisyonu da sorguluyor. Mansur Yavaş ise bu karmaşa içinde öne çıkamıyor ve ister istemez liderlik vasfı tartışmaya açılıyor…

Bizim düşüncemize göre, CHP’nin şu anda yapacağı iş belediyelerin başarılı olması için destek sağlamak, Türkiye’nin gerçek gündemi ekonomiye odaklanmaktır. Gereksiz fanteziler sayılan “normalleşme”, “yumuşama” ana muhalefet partisinin gündemi şu ortamda olmamalı…

Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasının partide çok erken başlaması da ayrı bir eleştiri konusu…

Genel Merkez yöneticilerinin ve adı geçen aktörlerin bunu görmesi lazım. Çünkü seçmen dağınık bir parti görmek istemiyor. Klikler ve parti içi tartışmalardan uzaklaşılması şart. CHP, kurumsal kimliği ön planda ve parti içi disiplinine uyulan bir parti olursa bu tartışmaların hiçbiri yaşanmaz… Genel Başkan ile belediye başkanlarının açıklamaları kesinlikle birbiri ile çelişmemeli…

Parti içindeki bu çekişmelerin, CHP’nin geleceği üzerinde önemli bir etki yaratması olasılığı, “Atatürk’ün askerleri” gerçek Atatürkçüler tarafından derin bir kaygıyla izleniyor…Bu günler CHP açısından çok kritik bir viraj olup uzun vadede kırılmalara bile neden olabilir….

Özgür Özel’in liderliğini pekiştirmesi, İmamoğlu’nun potansiyel liderlik iddiaları ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun eski genel başkan olarak güçlü duruşunun yanı sıra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın adaylık hamleleri, parti içinde ciddi bir liderlik yarışı doğurdu…

Özellikle CHP’de Ön Seçim tartışmalarının bu mücadelenin en belirleyici konularından biri haline geldiğini görüyoruz. Parti içindeki bu gerilimlerin, CHP’nin Türkiye’deki ana muhalefet rolünü nasıl şekillendireceği önümüzdeki aylarda netleşecek…

Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bir asır sonra muhtemelen tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Mevcut eğilimler uzun yıllar Batının müttefiki iken düşman bir tek adam rejimine dönüşen ülkemiz ile ilgili olarak çok daha kötü şeylerin olacağına dair kaygıları besliyor…

Son söz olarak toparlarsam, Atatürk’ün bize en büyük emanetleri olarak teslim ettiği iki büyük eseri Cumhuriyet Rejimi’nde ve Cumhuriyet Halk Partisi’nde durumlar iç açıcı değil…

Peki biz Atatürkçüler bu açmazlardan kurtulmak için neler yapmalıyız?..

“Olmak ya da olmamak! İşte bütün sorun bu…”

Mehmet Cemal BEŞKARDEŞ

Mehmet Cemal Beşkardeş