SOYADINDA DEĞİL SANATTA “VURUCU” İSİMLER OLMALI !

0

SOYADINDA DEĞİL SANATTA “VURUCU” İSİMLER OLMALI !

“Belediyelerin idari ve sanatsal kurumları liyakat düşüncesinden ziyade yöneticilerin kadrolaşma alanına mı dönmüştür?

Türkiye’deki Belediye Tiyatroları, kültür ve sanatın yaygınlaştırılması, toplumsal bilincin ve estetik anlayışın geliştirilmesi amacıyla önemli bir rol sürdürmektedir. Bu tiyatrolar, genellikle belediyeler
tarafından desteklenir ve çeşitli tiyatro oyunları, performanslar ve etkinlikler düzenlenir. Bu etkinlikler, yerel halkın sanatla buluşmasını sağlarken aynı zamanda sanatçılara da mesleki anlamda geniş bir platform sunar. Şehrin kalkınmasında ve bireylerin nitelik kazanmasında önemli bir payı vardır.

Belediye tiyatroları, klasik eserlerden modern oyunlara, yerel hikayelerden evrensel olarak çeşitli temalarda sahnelemelere kadar geniş bir repertuar sunarak farklı yaşlara hitap eder. Bu sayede toplumun çeşitli kesimlerine ulaşarak kültür alışverişini teşvik eder.
Ayrıca belediye tiyatroları genç yeteneklere destek olma misyonunu da taşır. Yerel sanatçıları keşfetme, genç tiyatroculara fırsat sunma ve tiyatro sanatının gelişimine katkı sağlamak amacıyla çeşitli atölye çalışmaları ve eğitim programları düzenler.
Belediye tiyatrolarının misyonu bu iken ülkemiz şartlarında, belediye tiyatroları bu misyonlardanhangilerini yerine getirmektedir, kısmına gelmemizi engelleyen sorularımıza başlayalım: Belediyelerin idari ve sanatsal kurumları liyakat düşüncesinden ziyade yöneticilerin kadrolaşma alanına mı dönmüştür?
Kurumların yönetici ve idarecileri kimdir ve gerçekten tiyatro ile ilgileri nedir?
Seçilmiş Belediye Başkanının atanmış yeğenleri midir?
Kurumlar seçilmiş idarecilerin atanmış yeğenleri, eşlerinin kuzenleri, eşinin dostunun yayılma alanları mıdır?
Sadece birilerinin birilerini devirmek için göz kestirdiği birimi mi ifade etmektedir?
Tiyatroya emek vermişlerin yıpratıldığı, baskı politikalarıyla sanatsal gayenin önüne geçen bir vazife mi edinmiştir?
Ve kadrolaşmanın dibini sıyıran bu sistemde tiyatrodan, danstan, müzikten kısaca sanattananlamayan bu kişilerin, cehaletin verdiği özgüvenle, çalışanlara mobbing uygularken “bana bir şey
olmaz” rahatlığı nereden (malum olsa da) gelmektedir?
Kültür ve sanat birimlerinde baskıya maruz kalan çalışanların sitemlerine çözüm aranmakta mıdır?
Yahut mobbinge uğrayan çalışanlar çözüm aradığında sorunlarını çözebilecek bir muhatap var mıdır?
Atanmışların yürütme biçimlerini kimler denetlemektedir veya denetim var mıdır?
Sanat merkezlerinin faaliyetleri nelerdir?
İdare baskısından ne kadar münezzehtirler?
Eğitimcilerin kendi çalışma alanlarından uzaklaştırılma çabaları var mıdır mesela?
Faaliyetlerinin durdurulma çabası?
Sınıfların, atölyelerin eğitime açık olması gerekirken, eğitimcisinin ve kursiyerinin yüzüne kapılar kitlenmiş midir?
Davranışta eşitlik ilkesine aykırı ve gayriahlaki bir tutum olarak kadrolu ve kadrosuz, alevi ve sünni
gibi personel ayrımı yapılmakta mıdır?
Pandemi döneminin iyileşme sürecinde maddi kaygı gütmeden proje önerisi getirip çalışan eğitimciler birtakım bahanelerle uzaklaştırılmış mıdır?
Ve sorunlarını çözmek isteyen sanatçıların, emeklerine sahip çıkmak isteyişlerinin görmezden gelinmesi söz konusu mudur?
Şehir tiyatroları, sanat merkezleri, gücü eline alanın istediği gibi at koşturduğu, bir üst basamağa çıkmak için o makamda bekledikleri bir yer midir?
Değilse neden en başta yazılan misyonlarını unutmuş gibi davranmaktadırlar?
Sanatsal faaliyetlerin yürütülmesini, herhangi bir kimsenin yapacağı kadar basit bir iş olarak görmenin cehaletinden utanmayı ne zaman öğreneceklerdir?
Beceremediklerini ne zaman kabullenmeyi…
Bilmediklerinin farkına ne zaman varmayı…
Yönetemediklerini…
Yönetmek demişken;
Seçilmişlerin şehir yönetme vasıfları nelerdir?
Ne gibi sanatsal faaliyetlerin içinde olmuşlardır? Yetkin olmadıkları halde etkin oldukları için, yetkide sınır tanımadıkları şehirlerinde, şahsi dünyalarına göre kültürel, sanatsal, şehir planlama gibi faaliyetlerde niteliksizliğe yol vermeleri nedendir?
Göstermek için değil hakikaten ilgilenmek için bir sanatsal etkinliğin içinde olmuşlar mıdır?
Herhangi bir sanatsal etkinliğin içinde yer almasalar bile atadıklarının sanatsal gelişimi baltalayıcı yol haritasını takip edip “dur” diyebilmişler midir?
Ne zaman işinin ehli insanlara, ait oldukları görevlerin teslim edilmesi gerektiğini görebileceklerdir veya taraflarınca zaten biliniyorsa bu tecahül-i arife ne zaman son verilecektir?
….
Ben soruyorum ama cevabını hepimiz biliyoruz. Artık soyadlarında değil sanatta vurucu isimler istiyoruz ki bu cehalet pençesinden milletçe kurtulalım.

Topluma ayna olan, evrenselliği, farklı perspektifleri ve estetiği kazandıran sanatların, halkı her anlamda dönüştüreceğine inanıyorum. Çok iyi bir vizyoner olduğunu düşündüğüm Atatürk’ün sözleri her şeyi özetliyor aslında;
“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz, hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız”
“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
Bu sözlerin önemini idrak edemediğimiz sürece sanatın toplumu dönüştürme gücünü asla kavrayamayacağımız aşikardır. Bu şekilde ancak daha resim öğretmeni ve ressam arasındaki farkı bile
bilmeyen, tiyatroyu taklitlerden ibaret sanan, okul idarecisiyken sanat idareciliğine soyunan kimselerin elinde heba olup gidecektir.

Ve tabi eğitimci olarak kendini geliştirmek isteyene mobbing uygulayan, sanat kurumlarını adeta dikiş nakış kurslarından ibaret bir hale getiren, daha üst makamlara, seçilmiş yakınlarının aracılığıyla tırmanan ve iddia odur ki mezhep ayrımı yaptığı aşikar olmasın diye başörtülü sekreter alan, sanat
dallarından bihaber kimselerin elinde de heba olup gidecektir.
Bizler, seçimlerimizi ve seçtiklerimizi takip edip şeffaf olmalarını istediğimiz ve haklarımızın bilincinde olduğumuz takdirde, toplumca her bir kurumdaki kangrene neden olan kişiler, kurumlardan temizlenebilecektir. Daha adil, liyakatli ve ehil insanların iş ahlakı ile vazifesini yaptığı bir Türkiye’de yaşamak temennisi mümkün mü sorusunun cevabı ve çözümü ancak toplumun kendisindedir.

Hatice GÖRGEÇ/Tiyatro Eğitmeni

Hatice GÖRGEÇ/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 13 Aralık 2023

Yazarın Tüm Yazıları