Sözde Ateşkes ilan edildi .
Her halde Beyaz Saray’da balonlar uçuşuyordur.
Kendisini dünyaya nizamat vermekle görevli seçilmiş kişi gibi gören birisi, hayalini kurduğu Nobel barış ödülünü nihayet alabileceğini düşünüp bayram ediyor olmalı.
Bazıları da bu “büyük başarıdan” dolayı kendisini kutlama kuyruğuna girmiş durumdadır büyük olasılıkla.
Savaşın sözde “tarafı” ancak aslında silahsız, masum sivillere, savunmasız çocuklara canlarına kastederek saldıran katiller de yakında sütten çıkmış ak kaşık gibi ortalığa çıkarlar.
Geçmişte atalarına karşı soykırım uygulayan nazilerle “fikren” bütünleştiklerini unuturlar.
Sütten çıkmış ak kaşık değil, insanlıktan çıkmış kara tetikçiler olduklarını akıllarına bile getirmezler.
İşte bu kara tetikçiler, bu ateşkes tantanasında insanlık dışı davranışlarına devam ediyorlar.
Bu terörist saldırganlar, Filistin halkı saldırılar bitiyor diye sevinirken, bir bebek fazla öldürmeyi kazanç sayan alçakça hesaplar içindeler.
Saldırıyorlar da saldırıyorlar.
Ne kendi verdikleri söze saygıları var, ne ölene ne kalana.
Kendilerinden, bir gün on binlerce insanı katletmenin hesabının sorulmayacağından eminler.
Oysa, şu anda o hesabı vermeleri gereken mahkemelerin kuruluş hazırlıklarının başlamış olması da gerekiyor.
Uluslararası adalet divanında epeyce önce bu konuda açılmış dava, Netanyahu hakkında verilmiş tutuklama kararı var.
Şimdi bu davaya işlerlik kazandırmanın, Netanyahu ile tüm hükümet üyelerini, Genelkurmay komutanlarını, tetikçileri, azmettiricileri derdest edip insanlık mahkemesinin karşısına çıkarmanın tam zamanı.
Tıpkı, seksen yıl önce “Yahudi soykırımını” yapan nazi suçluların, sürüler halinde Nürnberg’de yargı önüne çıkarılıp hesap verdikleri gibi.
Çünkü, o savaş sonrası oluşturulan uluslararası hukuka göre soykırım affedilmeyecek ve zaman aşımına da uğratılamayacak bir insanlık suçudur.
(Gerçi savaştan sonra Nazilerden de çok sayıda ABD’ye, Güney Amerika’ya , çeşitli Avrupa ülkelerine kaçıp kendilerini kurtaranlar olmuştu.)
Soykırımın ırkı, milliyeti, dini olmaz.
Soykırım’ın gerekçesi de olmaz!
Mesele artık suç ve ceza meselesidir.
İşlenmiş oldukları suç, en ağır suçtur.
Suç yalnızca tetik çeken, bombaları atanlarda değil, aynı zamanda onları sevk ve idare edenlerde, emirleri verenlerde, uzak ülkelerden, okyanus ötesinden destek olanlardadır.
Çünkü, orada canına kasdedilmiş , sonradan bir dilim ekmeğe, bir bardak suya hasret bırakılmış bir tek Filistinli çocuk bile, bu suçluların ve destekçilerinin topundan daha değerlidir.
İstedikleri kadar barışçı geçinsinler, istedikleri kadar barış ödülleri alsınlar.
Şimdi, bu katliamları zamanında durdurmayan, ne olup bittiğini çok geç farkedip çok geç harekete geçtiği için insanlık dışı katliamları önleyemeyen tüm insanlığın önünde devasa bir görev vardır.
Soykırımcılardan ve destekçilerinin tümünden daha değerli, katledilen her sivilin, her Filistinli çocuğun hesabını sorma görevi.
Eğer bu yapılmazsa intikam süreçleri başlayabilir ki, sonuçları tüm insanlığı etkileyecek kadar ağır olabilir.
Hukuk, gerektiği gibi uygulanmazsa, gelecekte savaş kaçınılmazdır.
1930’ların sonlarında Hitler Çekoslovakya’ya Avusturya’ya saldırdığında batılı ülkeler, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrıyla ses çıkarmamışlardı.
İngiltere’nin, Fransa’nın, ABD’nin pasif kalan hükümetleri, dünyanın ağır bedel ödemesine yol açmışlardı.
Bugün İsrail bölgesel emperyalizm tetikçiliği peşinde yalnızca Gazze’ye değil, Suriye’ye, Lübnan’a, İran’a, Yemen’e hatta Katar’a saldırılar düzenlemekte, bunlara karşı dünyadan hak ettiği tepkileri görmemektedir
Gazze ateşkesi, İsrail’in bölgedeki öteki ülkelere saldırmasına karşı bir hüküm içermemektedir.
Tıpkı, bu güne kadar katlettiği sivilleri, bundan sonra bir çok yerde katletmesine engel oluşturmadığı gibi.
İşte tam da bunun için, suç hukuk içinde cezalandırılmalı, suçlulara hak ettikleri bedeller ödetilmeli, bundan sonra soykırımcılığa, katliamcılığa kimsenin cesaret edememesinin sağlanması gerekmektedir.
Bu, belki de öncekilerle kıyaslanmayacak kadar korkunç olacak bir üçüncü dünya savaşına giderken, köprüden önceki son çıkıştır.
Coşkun KARTAL

















