Bir kez daha sıcak günler yaşıyoruz.
Dünya, çevresindeki herkese bulaşan densiz ülkenin çıkarmaya çalıştığı savaşın, beklenmedik yerlere beklenmedik biçimlerde uzanacağının korkusu içinde.
Dünya Kamuoyunun gözünde Gazze’de soykırım yapmakla suçlu olan İsrail, bu kez de İran’a yüzlerce uçakla saldırdı.
Saldırının adını da “yükselen aslan operasyonu” koydu.
Sonradan anlaşıldı ki, saldırıya konan bu isim, İsrail başbakanı Netanyahu’nun, herhalde son zamanlarda mızıldanmaya başladığı görülen İsrail halkına karşı dinsel bir aldatmaca çabasıydı.
Netanyahu, bir gün önce Yahudilerin tanrılarına yakardığı Kudüs’deki “kutsal” ağlama duvarını ziyaret ederek, elindeki kağıt parçasını sıkıştırmıştı.
Kağıtta, İncil’den bir ayet yer alıyordu.
Ayet aynen şöyleydi:
“İşte, halk büyük bir aslan gibi ayaklanacak, genç bir aslan gibi yükselecek; avı yiyinceye, öldürülenlerin kanını içinceye dek yatmayacak .”
İncil sözleriyle dünyanın onca hristiyan ülkesini tabiri caizse “kafaya alma” düşüncesi temeli üzerinde, “öldürülenlerin kanını içinceye kadar yatmayacaklarını” bildiriyordu.
Kendi halkına da, herhalde tanrıları Yehova’nın durumdan haberdar olduğunu söylemek için, hristiyan ayetini musevilerin hac yaptıkları kutsal sayılan mekanına yerleştiriyordu.
Adeta bu saldırı için kendisine “tanrısal bir yetki” verildiğini anlatıyordu!
Sonuçta, önceden işaretleri verilmiş olsa da, bunları anlayıp önlem almakta zorlanan İran’a karşı bir gece yüzlerce uçakla saldırdılar.
46 yıldır işbaşında olan molla rejimini gafil avlayıp büyük kayıp verdirdiler.
İran Genelkurmay başkanı, devrim muhafızları komutanı, hava kuvvetleri komutanı dahil üst düzey askeri yetkilileri, nükleer tesislerde çalışan bilim insanlarını “nokta atışıyla” katlettiler.
Otoriter faşist rejimlerin karakteristik saldırgan özelliğinin bir kez daha hayata geçirildiği bombardımanlarda çok sayıda İranlı sivil de yaşamını yitirdi.
Kendilerine kimsenin dokunamayacağı , bölgede her şekilde at oynayabilecekleri, istedikleri ülkelere ve halklara istedikleri zaman zarar verebilecekleri algısını yerleştirmek amacıyla başbakanlarının dediği gibi “kan içmeyi” sürdürdüler..
Tanrılarından alır gibi göründükleri “kan içme yetkisini” kötüye kullanmaya devam ettiler.
Galiba, İsrail devleti. Aziz Nesin’in Zübük adlı romanında belirtilerini anlattığı bir sendrom yaşıyordu.
“İt kağnı gölgesinde yatar, kendi gölgesi sanırmış”!
Burada gölgesinde yatılan kağnı, okyanus ötesinden on yıllardır dünyanın her yerine saldırmaya çalışan, sivil-asker milyonlarca insan kaybının baş sorumlusu ABD oluyordu.
Tabii, evrensel bir kanlı hegemonya kurmak için kendi halkına da zarar veren, onbinlerce askerinin bilmedikleri yerlere gönderildikleri savaşlarda kaybına yol açan ve gittiği bir çok yerden rezil olarak dönen bir baş sorumluydu bu.
Dünyamızın bilinen tarihindeki büyük güç olduğu varsayılan nice imparatorlukların, rejimlerin, diktatörlüğün tüm cürümleriyle olduğu gibi yok olup tarihin çöplüğüne atıldığını hep unutuyorlardı.
Mısırlılardan tutun da Hititlere, Makedonyalı İskender’den tutun da Romalılara, üzerinde güneş batmayan Büyük Britanya’lara, okyanus aşıp sömürgeler edinen tarihin tüm kan içen devlet kılığına girmiş “terör örgütlerine” kadar!
Hitlerlere, Mussolini’lere kadar…
Bu cürüm kağnıları yok olunca, onların gölgesini kendi gölgesi sanan ufak tefek, adı bile anımsanmayan pek çok taşeron ülke de aynı çöplüğe gitmişti.
Çoğu zaman en büyük zararları kendi halklarına vererek…
Otoriter liderlerinin ismi gelen kuşaklar arasında nefretle anılarak.
- * *
Tabii, meselenin bir de karşı tarafı var.
Sağa sola karşı durmadan böbürlenen, kurdurduğu terörist taşeron örgütleriyle “devrim ihraç etmeye çalışan”, ülke dışında cinayetlere adı karışan bir rejim.
Nükleer çalışmalar yapıp , coğrafyası geniş ülkenin kalbindeki bu tesisleri koruyamayan,
Çok güçlü dediği kendi ordusunun Genelkurmay başkanının, rejimin en büyük muhafızı saydığı devrim muhafızları komutanının evlerinde uyurken, komşu bile olmadığı saldırgan ülke tarafından öldürülmesinin önüne geçemeyen bir ülke.
Şimdi İran da karşı saldırıda.
Ülkesine yapılan saldırılarda büyük gaflete düşmesini telafi etmeye çalışıyor gibi.
Tel Aviv’e bombalar gönderiyorlar, İsrailli sivil halk sığınaklardan burunlarını çıkaramıyor.
Nerelerde saklandığı bilinmeyen İsrail liderinin kan içme sevdası, sanki biraz sekteye uğramış durumda.
Gazze’de on binlerce sivili, çocuğu katletmekten suçlu İsrail ordusu, İran’ın karşı saldırısını “kırmızı çizgiyi aştılar diyerek değerlendiriyor.
Gazze sınırları içinde kendilerinin aştığı çizgilerin hangi renk olduğunu açıklamadan.
* * *
Gazze’de silahsız, masum bir halkın yaşam alanını, acımasızca yok ettiler; doymadılar Lübnan’a saldırdılar, sonra İran’a.
Gerekçeleri, İsrail’i korumaktı!
Şimdi Tel Aviv’de patlayan füzeleri, sığınaklarda yaşayan insanları görünce anlaşılıyor ki, bu kanlı faşist yönetimi, kendi halkı da dahil herkese düşmandır.
Coşkun KARTAL