Kediname 19; “O senin neyin olur derlerse…”

0

Kediname 19; “O senin neyin olur derlerse…”

İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne ilk gidişimdi. Pisicanım rahatsızdı. Kürsüde bir profesörü önerdiler. Bina girişinde “Hasta Kabul” yazıyordu. Tabelanın altında öbek öbek büyükbaş hayvan dışkısı vardı. Akşam acile getirilen inek orada rahatlamıştı anlaşılan.

İçeri girdim ve hocanın odasını buldum. Kapıyı çaldım. “Buyrun Füsun hanım, ben de sizi bekliyordum” diye genç, oldukça şık bir hanım karşıladı. Tanıdık kanalıyla gelen torpilli hasta sahibiydim. Elimde kedi kutusu, teşekkür ettim.
O zarif profesörün odasında bir grup münasebetsiz at sineği ortalıkta kuş gibi uçuyordu. Derdimi anlattım. “Ah, seve seve ama ben büyükbaşlara bakıyorum. Siz küçükbaş dahiliyeye gidin lütfen. Benim gönderdiğimi söyleyin.” dedi. Büyükbaşlar, at sinekleriyle dolu oda, şu zarif kadınla tam bir tezat oluşturuyordu. “Hocam, bizim öküz gaz çıkaramıyor” diye gelen hasta sahibiyle bu ipek fularlı hoca dumur durumuydu.

CSI Avcılar.

Teşekkür edip ikinci adresi ararken niyeyse kayboldum ve yanlışlıkla bir ameliyathaneye girdim. Aman tanrım! Bir hoca, üç asistan yerdeki kan gölününün içinde plastik çizmeleriyle bir atın yastık büyüklüğünde iç organlarını ameliyat ediyorlardı. Cinayet mahalline dalmış gibi afalladım. Doktorlar, CSI Avcılar elemanları gibi biraz kızgın bana baktılar. Sonunda sora sora aradığım kliniği buldum.

Önceki hasta köpeciğin işlemi bitmiş, ebeveyni “Annecim geçti, geçti, evimize gidiyoruz” diyerek kucağına alıp çıktı. Eh, çocuğu gibiydi ne de olsa. Derken benim hastamı muayeneye aldılar. Hoca teşhisini açıkladı. Ağrı kesici yapılıp yoğun bakıma gönderildi. Ben de peşinden koşuyordum ki, aynı insan hastanelerindeki gibi bir müstahdem “Yasah kardeşim…” diye yolumu kesti. Çok nazik sayılmazdı ve kovuldum.

Bu hastaları ziyaret yok, refakatçi yok. Kafeslerin içinde iyileşmeyi bekliyorlar. Kapı her açıldığında acaba kendi ebeveyni mi diye heyecanlanıyorlar.
Bizimkinin tahlilleri çıkınca hemen taburcu edildi. Eve döndük.

Tırsak tüylünün çekingen saatleri çabuk geçti. Yediği serum, vitamin bombardımanı etkisini gösterdi ve örümcek adama evrildi.

Sonraları her bir can dostumuz için sayısız kez kliniklere gittik. Aşıları, ilaçları, tedavileri için uğraştık. Hem de seve seve. İçinde su olan bardakları, yiyecek bulunan tabağı ortada bırakmamayı öğrendik. Misafirlerimiz de öğrendiler… Yurtdışına giden yakınlarımız onları da düşünür oldular. Prag’dan dönen ablam tüylü yeğenine ıslak mama getirmişti. Canlar, dostlar.
“İyi günde, kötü günde” diye sadece evlenen çiftler söz vermiyor ki.

Füsun ALTINOK

Önceki Bölüm

Kediname 18 ;Kediden korkmak

Füsun ALTINOK

Füsun ALTINOK/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 4 Mayıs 2024

Yazarın Tüm Yazıları