SÖYLEŞİ / Sercan CANDEMİR: “LİYAKAT MÜZİK SEKTÖRÜNDE DE OLMALI…”

0

SÖYLEŞİ / Sercan CANDEMİR:
“LİYAKAT MÜZİK SEKTÖRÜNDE DE OLMALI…”

Hayatın rutinlerine dair sıra dışı şarkı sözleri ve düzenlemeleriyle dikkat çeken Sercan Candemir  ile  müzik  yaşantısını, projelerini pandemi ve deprem sürecinde müzisyen olmayı konuştuk iyi okumalar.

Küçük yaşlardan itibaren kendinizi en iyi müzik yoluyla ifade ettiğinizi belirtiyorsunuz.  Sözün bittiği yerde müziğin varlığı eksik kalan iletişimi tamamlar mı diye sorarak başlayalım isterim söyleşimize…

🎻Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Eskiden de benim için böyleydi ama özellikle günümüzde, müziğin insanların iletişiminde daha da önemli rol oynadığını düşünüyorum. Çağımız iletişim çağı olarak anılsa da, herkesin eskiye göre daha da içine kapandığını düşünüyorum. Başkalarının hissiyatını sosyal mecrada paylaştığı şarkılardan anlayabiliyoruz örneğin.

Günlük hayat ve rutinlere dair şarkı sözleri ve düzenlemeleriyle dikkat çeken bir müzisyen olarak biliniyorsunuz.  Günümüz şartlarında hayatın rutinlerinden kurtulmamız ne kadar mümkün? Sercan Candemir rutinlerden kurtulmak için ne yapar?

🎻Ben aslında bu rutinleri seviyorum. Belki biraz planlı ve kişisel disiplini yüksek bir insan olmamın da etkisi vardır bunda. Karmaşayı sevmiyorum, kaostan uzak durmaya çalışıyorum. Genelde olabildiğince anlaşılır ve basit olmaya çalışıyorum şarkı yazarken. Olağandışı ya da metafizik sözler yerine daha çok herkesin yaşadığı şeyleri anlatmaya çalışıyorum. Evet bazen sıkıcı olabiliyor rutinler, işte o zaman da mecazları kullanıyorum. Yaşamaya bakışım da benzer, bu sebeple daha basit, pratik ve rutinlere oturmuş bir hayat tarzını benimsiyorum.

Müzisyenliğiniz ve şarkı yazarlığınızın yanı sıra bir dönem radyo programcılığı ve dergi yazarlığı ile de ilgilenmişsiniz.  Hepsini bir arada sürdürmek zor olmuyor muydu? O zamanlar ki deneyimlerinizi müzisyen kimliğinizle aktarabilir misiniz? Tabii soruya eklemeye devam edeyim Elektrik Elektronik Mühendisisiniz de onu da dahil edersek, yaşamınıza ve size etkileri ve yoğunluğu konusunda neler söylemek istersiniz?

🎻Bu işlerden an itibarıyla müzisyenliğin dışında mühendislikle uğraşıyorum. Radyo programcılığı üniversite dönemimde zevkle yaptığım bir işti. Akustik Performans isminde hazırlayıp sunduğum bir programdı Mersin’de. Dergi yazarlığı ile de hem üniversite hem de sonrasında iş hayatımda birkaç sene devam ettim. Yaklaşık 14 yıldır da enerji sektöründe mühendislik yapıyorum. Hepsine zaman ayırmak üniversitede okuyorken daha kolaydı, şu anda bu tempoda hepsini bir arada götüremezdim. Ben ayrıca uğraştığım şeyleri özenerek yaptığım için büyük efor sarf ettim hepsine. Ama şimdi bakınca şüphesiz verdiğim emeklerin hiçbir şey değilse bir şekilde yeteneklerime katkı olarak geri dönüşü oldu diyebilirim. Radyo programı için her hafta yerli-yabancı gruplar, tanıtımlar için çok araştırma yaptım. Dergide yazarken daha zengin bir şeyler çıkması için okuduğum şeyleri daha farklılaştırdım, daha önce okumadığım insanları okudum. Mühendislik de zaten düzenli çalışma disiplini gerektiriyor, daha pratik ve çözüm odaklı yaklaşmamı sağladı. Ve ayrıca mühendislik diğerlerinden farklı olarak para kazanıp hayatımı sürdürdüğüm taraf olduğundan o sabit olarak varlığını sürdürürken, onun yanına ekleyebildiğim kadar şey eklemeye gayret ediyorum.

Geçmişte yer aldığınız projelerden Sofar İstanbul bir dönem özellikle alternatif müzik yapan müzisyenlerin resmen geniş kitlelerce tanınma alanıydı ve proje sessiz sedasız çekildi sanırım ortamlardan… O günleri ve etkilerini siz nasıl değerlendirirsiniz?

🎻Birkaç senedir Sofar İstanbul ile ilgili bir paylaşım ben de görmemiştim Fakat sosyal medyadan Sofar’ın geçtiğimiz günlerde Ankara ve İzmir dahil olmak üzere tekrar başladığını görmüştüm. Aynı kafayla mı devam edecekler bilmiyorum tabi ama devam etmesi güzel. Evet Sofar’ın o dönemi güzeldi, özellikle kendi şarkılarını yazan müzisyenler için güzel bir şanstı. Çünkü sadece müzisyenler kadar dinleyenler de kendini bilen, dinlediği müziği seçen insanlardı. Konserler evlerde yapılıyordu ama bir konser mekanını aratmayacak ses sistemleri ve bunlarla ilgilenen insanlar vardı. Kısacası özenli bir iş, özenli müzisyenler ve aynı şekilde dinleyenlerin buluştuğu bir mecraydı.

Sercan Candemir’in müzik yaşantısı boyunca örnek aldığı müzisyen/müzisyenler kimler? Bir de siz kimi dinlersiniz? Yazarlık tarafınızdan yola çıkarak da sorayım kimleri okursunuz?

🎻Aslında yön veren çok fazla isim oldu, yerli ya da yabancı. İlk aklıma gelenler Cenk Taner, Feridun Düzağaç, Teoman, Glen Hansard, Nick Drake, Johnny Cash vs. Bunlar müzikal geçmişimde dönemsel olarak etkili olmuşlardır. Eskiden beri singer-songwriter isimler hep ilgimi çekmişti, aslında müziğimin de bu tarafa evrilmesindeki sebepte dinlediğim isimlerin etkisini yadsıyamam. Güncel olarak dinlediğim müzik penceresi ise daha geniş, alternatif pop ve klasik müzik dinliyorum çoklukla.

Biraz takıntılı bir okur sayılırım. Farklı baskılarından ve defalarca okuduğum isimler var; örneğin Oğuz Atay ve Ahmet Erhan bunlardan ilk ikisi. Barış Bıçakçı, Ömür İklim Demir, Çehov, Dostoyevski, Kafka da hemen ardından gelir.

Pandemi sürecinde  ve deprem felaketi yaşadığımız  dönemde  müzik dünyası yaşanılan bu travma ve acı günlere  her zaman olduğu gibi mesleki imkânsızlıklarını da eklemeyi ihmal etmedi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

🎻Gerçekten art arda büyük olumsuzluklar yaşadık son yıllarda. Bunların bir çok sektöre yansıması oldu dolayısıyla. Müzik sektörü de bundan nasibini aldı. Pandemide sahnelerin iptal olması ve deprem gibi büyük felaketlerde yine işlerin iptal olması gibi. Bu sadece müziğin değil belki sanatın eser verilen diğer formlarında da ortak sıkıntıydı. Fakat pandemiden ya da bu olumsuz durumlardan önce de müzik sektörünün çok iyi sinyal verdiğini düşünmüyorum. Ben zaten hayatını müzikten kazanan bir müzisyen değilim maalesef fakat herhangi bir felaket olmasa da belli bir zümrenin dışında hayatını müzikten kazanmanın imkansız olduğunu gözlemliyorum. Aynı menajerler aynı isimlerle aynı yerlerde çıkıyorlar, bağımsız müzisyenlere yol açmak isteyen pek kimse yok. Hasbelkader bir yerlerde geçinebilen bağımsız müzisyenler varsa da bunların ne sigortası var ne de geleceğe dair plan yapabiliyorlar örneğin. Bunun yakın zamanda düzelebilecek bir mesele olduğunu da düşünmüyorum maalesef. Çünkü her yerde olduğu gibi burada da eş-dost, tanıdık mantığıyla yürüyor işler. Müzikte liyakat belki kulağa saçma geliyor ama bu sektörde de aranan bir şey bence.

Bu yıl içerisinde Kaybeden Tribi albümünü yayımladınız Şubat ayında…  Solo projelerinizden farkını ve projenin içeriğini anlatabilir misiniz?

🎻Kaybeden Tribi benim çok eski bir projemdi. 2000’lerin başında kurucusu olduğum bir alternatif rock grubuydu. Ve benim kendi yazdığım şarkıları ilk defa çaldığım gruptu. Sonrasında, ilerleyen senelerde grup üyelerinin hayatın farklı taraflarına çekilmesiyle grup çalışmalarına son verdik ve ben solo müzisyenliğe devam ettim. Kaybeden Tribi bu sebeple benim geçmişimde çok özel bir yere sahip. Şubat ayında yayınladığım albümdeki şarkılar da genelde o dönemde yazdığım ve grupla çaldığım şarkılardan oluşuyor. Aslında benim için bir hatıra albümü diyebilirim, çünkü nereden bakarsanız içinde içerisinde 20 yıla yaklaşan geçmişe sahip şarkılar var. Büyük ihtimalle tek albümlük bir proje olarak kalır bu, eski şarkılarımı ileride böyle değerlendirmek istersem yeni bir Kaybeden Tribi albümü gelebilir ama şu anda buna dair bir planlamam bulunmuyor.

Yeni projelerinizden bahseder misiniz?

🎻Mart ayında “Muazzam Bir İhtimalsin” isminde bir şarkımı bağımsız olarak yayınladım. Nisan ayında ise “Senin Evin” adlı şarkım Avrupa Müzik etiketiyle yayınlandı. Üretken bir müzisyen sayılırım ve şarkılarımın söz ve müziğiyle birlikte düzenleme, kayıt ve mix işlerini de kendim yaptığım için süreçler hızlı ilerliyor benim için. Mayıs ayında “Kalbim Artık Senin Evin Değil” isminde akustik bir tekliyi yine bağımsız olarak yayınlayacağım. Halen kayıtlarına devam ettiğim şarkılar var, periyodik olarak şarkı yayınlama konusunda bir hedefim yok fakat bahsettiğim üretim süreçlerindeki esnekliğim bana kolaylık sağlıyor, dolayısıyla bundan elimden geldiği kadar yararlanmaya çalışıyorum.

Bunun dışında bir süredir menajer arayışım var. Çünkü üretim süreçleri dışında çok fazla şeyle uğraşmak durumunda kalıyorum ve bunlara yetişmem mümkün olmuyor. Benim için müziğe odaklanmamı kolaylaştıracak bir menajer arıyorum. Müziğime ve önümdeki projelere odaklanmam için artık bir menajerle çalışmam gerektiğini düşünüyorum.

M

Röportajın sonuna geldiğimize göre klasik sorumu size de sormalıyım. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı ne yapmak isterdiniz?

🎻Bu zor bir soru. Ama sanırım insanların sakin, daha anlaşılır ve anlayışlı olmasını dilerdim. Bu sakinliğe ya da ferahlığa yol açabilecek duraklar ne ise orada durup teker teker çözüp ilerlemek isterdim. Çünkü bence herkesin bir parça sakinliğe ihtiyacı var. Ferah en sevdiğim kelime. İçimiz ferah olsun; odamız, yaşadığımız yerler, konuştuğumuz insanlar, kısaca hayatımız. Temennim budur. Çok teşekkür ederim, ferahlık dileğiyle tamamlanan bu keyifli sohbet için, sonu ferah oldu.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here