BİLANÇOLAR VE BADEL HARAB-ÜL BASRA

0

BİLANÇODAKİ ONUR… YERİNE NE KOYDUNUZ?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitireli yarım asırı geçti.
Çok değerli hocalardan ekonomi, işletme, maliye, istatistik, sosyal siyaset ve muhasebe dersleri aldım. Öğrendiğim bir şey için, kazandığım her şey için hocalarımıza minnet ve şükran duygularımı iletiyorum.
Bu hocalardan birisi de rahmetle andığım, katkısı çok büyük olan muhasebe hocamız Prof. Feridun Özgür’dü.
Liseyi henüz bitirmiş muhasebenin M’sinden habersiz öğrencilerdik.
Okurlarımızın algılama düzeyinin ne kadar yüksek olduğunu biliyorum.
Hocamızın ilk derste söylediklerini, günümüz gerçekleri ile karşılaştırdığımda, yaşadığım hüsranı sizlerle paylaşmak gereğini duydum.
’’ Çocuklar; Muhasebe, ileride göreceğimiz ve terazi anlamına gelen bilançonun esasıdır. Bir yerden bir şey çıkınca, başka bir yere aynı miktarın girmesi demektir. Yani; Bir yer artarken, diğer yerin azalmasıdır.
Kısaca muhasebe, giren çıkan rejimidir.
Şeffaftır, giren de çıkan da görülür. Kaydı vardır, tarihi bilinir, sınıflandırılmıştır, miktarı ve ederi kesinlikle bellidir.’’

Şimdi…
Yakın tarihe kadar hangi kaynaklardan karşılandığı son kuruşuna kadar belli olan değerli varlıklarımız vardı. Bilançomuzun aktif tarafı (varlıklarımız) belki yetersiz ama onurla sayacağımız kalemlerden oluşuyordu. Kazanımlarında kurucu iradenin felsefesi vardı. Osmanlının borçlarını Duyun-ı Umumiye’ye son kuruşuna kadar ödeyen Cumhuriyet’in bütçesine uygun makul borcu da vardı.
Öğrendiğimiz muhasebe tekniğine göre ;
Liberal bir tavırla, bilançonun aktifinde yer alan varlıkları bedelleri tartışmalı da olsa satabilirsiniz. Önemli olan yerine ne koyduğunuzdur.
Doğal olarak, ya diğer aktif varlıklarınız artmalı, ya da borcunuz azalmalıydı!
Bizdeki bir garip!
Hem aktifiniz azalacak, hem de borçlarınız artacak!
Hoca bize yanlış öğretti galiba!

Tüm kültürlerde gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan öyküler vardır.
Nesiller boyu anlatılır, zamanın ruhuna uydurulur ve çıkarımları vardır.
Lütfen böyle değerlendirin…
Dervişin biri çok aç olduğu için Basra şehrinde evleri teker teker dolaşarak bir parça ekmek ister. Neredeyse tüm kapılar yüzüne kapanır. Nihayet bir kasap kendisine acır ve bir parça et verir. Eti pişirmek için talep ettiği ateşi de kasap dahil hiç kimseden temin edemez.
Bunun üzerine Allah’a yalvararak ;
‘’Allah’ım şu Basra halkının kayıtsızlığına karşı eti pişirecek bir parça ateş ihsan eyle’’ der.
Ve arkasını döndüğünde bütün Basra yanmaktadır.
Bu arada kasapla göz göze gelir. Kasap kendisine; ‘’ateşi bulmuşsun ’‘der.
Bunun üzerine derviş; ‘’Badel Harab-Ül Basra’’ cevabını verir.
Yani Basra harap olduktan sonra

Derviş, Basra ve halkı ve de ateş ocaklarımızdan ırak olsun…
Bilim ve akıl daima yolumuzu aydınlatsın…
Saygı, sevgi ve inançla,

Kemal YALNIZ/İktisatçı

 

Kemal YALNIZ/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 18 Şubat 2022

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here