İsmet HERGÜNŞEN; Papa XIV. Leo: Diplomasi, siyaset, sessizlikler

0

Katolik dünyasının ruhani lideri ve Vatikan Şehir Devleti’nin devlet başkanı olan papaların Türkiye ziyaretleri, son dönemlerde uluslararası arenada daha görünür hale gelmiştir.

Matematik lisansı bulunan ve dolu bir özgeçmişe sahip Papa XIV. Leo’dan önce dört papa Türkiye’yi ziyaret etmiştir.

Bu ziyaretler, Hristiyanlık tarihinin erken dönemlerinde Anadolu’nun sahip olduğu merkezi konum nedeniyle Vatikan açısından önem arz etmektedir.

Papalık gezileri sadece dini değil, aynı zamanda diplomatik ve sembolik bir değerdedir.

Hristiyanlık içerisindeki mezhepsel ayrışmaların giderilmesi ve dinler arası diyaloğun güçlendirilmesi, papaların Türkiye ziyaretlerinde sürekli vurgulanan temalardandır.

Bu nedenle ziyaretlerin teolojik bir birliktelikten ziyade, diplomatik yumuşama ve kültürel temas amacı taşıdığı söylenebilir.

Türkiye’ye yapılan ziyaretlerin tarihsel ve siyasal arka planı, farklı toplumsal ve ideolojik gruplar tarafından çeşitli şekillerde yorumlanmaktadır.

Bazı çevreler ziyaretleri Türkiye’nin egemenlik unsurlarıyla ilişkilendirirken, bazıları ise bu gezileri iç politik tartışmalar bağlamında değerlendirmektedir.

Papa XIV. Leo’nun ziyareti de benzer biçimde çeşitli kesimlerde tartışmalara konu olmuştur.

Bu durum, papa ziyaretlerinin Türkiye’de genellikle siyasi söylem ve tarihsel hafıza üzerinden değerlendirildiğini göstermektedir.

Temaslar diplomatik nezaket çerçevesinde gerçekleşmiş olsa da, güvenlik ve dış politika açısından kritik öneme sahip meselelerin gündeme getirilmemesi Türkiye için önemli bir eksikliktir. Şöyle ki:

– Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda tanınma gerekliliği

– Yunanistan’ın Ege ve Doğu Akdeniz’e ilişkin maksimalist politikaları ve İsrail ile bölgesel ittifak çabaları

– Kıbrıs Rum Kesimi’nin silahlanma faaliyetleri

– AB’nin dayatmacı tavrı

Papa’nın Fener Rum Patrikhanesi ziyareti, uzun süredir devam eden patrikhane statüsü tartışmalarını yeniden gündeme taşımıştır.

Ziyaret programına, bağımsız tüzel kişiliğe sahip Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin veya ilgili yerel yönetim makamlarının dahil edilmesi, patrikhane statüsünün uluslararası algısı açısından farklı bir çerçeve sunabilirdi.

Ayrıca, Patriğin yer aldığı programlarda Fatih Kaymakamlığı gibi ilgili idari otoritelere de düzenli biçimde yer verilmesinin, bundan sonraki diplomatik planlamalar açısından faydalı olacağı değerlendirilebilir.

Ziyaret sırasında uluslararası basında yer alan ve 1Heybeliada Ruhban Okulu’nun 2026 yılı sonunda açılabileceğine dair iddialar, Türkiye’de uzun yıllardır süren hukuki ve siyasi tartışmaları yeniden gündeme getirmiştir.

İznik ayini ise Türk kamuoyunda hem dini hem de siyasi bir mesaj olarak değerlendirilmiş; ayinin sadece teolojik değil, aynı zamanda sembolik ve bazı yorumlara göre siyasi bir anlam taşıdığı ileri sürülmüştür.

Papa XIV. Leo’nun Anıtkabir’i ziyaret etmesi, Türkiye’nin laik devlet yapısına, kurucu ve ebedi liderine verilen önemi göstermesi bakımından dikkate değerdir.

Bu ziyaret, dini diplomasi ile tarihsel simgeler arasındaki ilişkiye dair önemli bir örnek teşkil etmektedir.

Yeni atanan Diyanet İşleri Başkanı da bu çerçevede üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ve bulunduğu makamı Atatürk’e borçlu olduğunu hissettirmelidir.

Türkiye’nin Asya ile Avrupa arasındaki rolüne vurgu yapan logo tasarımında Çanakkale Köprüsü’nün kullanılması da dikkat çekici bir diğer husustur.

Logo içeriği, İstanbul’un fethi ve kurtuluşunun Doğu Roma mirasının hala içselleştirilmediği gibi Ortodoks dünyasına bir göz kırpma olarak algılanmıştır.

Papa XIV. Leo’nun Türkiye ziyareti; dini diplomasi, uluslararası siyaset ve tarihsel sembolizm arasındaki karmaşık ilişkiyi yeniden görünür kılmıştır.

Ziyaret genel olarak olumlu atmosferde geçse de, Türkiye açısından anayasal düzenin ve hukuk sisteminin, dini veya etnik farklılık gözetmeksizin tüm yurttaşları eşit biçimde bağladığı mesajı net şekilde verilmelidir.

Bu çerçevede devlet makamlarının yürüttüğü diplomatik temasların da aynı ilkesel zemin üzerinde şekillenmesi beklenmektedir.

Son sözse; Siyaset gücün değil onurun güdümünde olmalıdır.

İsmet HERGÜNŞEN