Hüma SEVİM; İroni yapmak hakkında ne düşünüyorsunuz? 

0

İroni bir tavırdır, insanın varoluş halinde baştan sona ironi vardır.”

Bir durum veya ne bileyim bir söz, ufak çaplı bir hikaye dolaşıyor ortalıkta…. Tabi ilk önce herkes kendine göre anlatıyor falan. Zaten algılayışlar farklı, o pencereler herkeste başka bahçelere, bambaşka manzaralara hatta bazılarında çöplüğe, lağıma falan bakıyor, konu her ne ise onunda atmosferde dolaşıp yere serbest iniş yapıyor. Ve işte tam da burada biri çıkıp o an içinden geldiği gibi o şeyin tam zıttını söylüyor ve bum ! 

Bundan sonra söylenen veya anlatılan o şey bambaşka bir anlam kazanıyor, zıttıyla karşılaştırlınca ne bileyim bir hava geliyor, bir şeyler oluyor. Çünkü zıttıyla birlikte olunca insanları şöyle bir düşünmeye itiyor, beyninin kıvrımlarına çomak sokuyor, dürtüyor. İşte bunu pek seviyorum. 

Durum şu; Ortaya konan ironi, geldiği yere anlam derinliği katıyor. Diyelim ki komik, komikliğin dibine ulaşılıyor. İroniyi gülmek için yapmak harika oluyor, fakat dramatik biçimlerde de karşımıza çıkabiliyor.  Sanatın bir çok alanında ironi kullanılıyor zaten. Burada işin içinde zeka kırıntıları olmak zorunda. Tabi bir de iyi bir gözlemci olmak gerekiyor. Şunun da altını çizeyim; İroni ve mizah farklı şeyler. İroni yapmak alaylı bir üsluptur, nükteli bir espridir. Grekçe “eironeia” fiil köküne dayanan ironi “Tartışmada rakibini oyuna getirmek için bilmiyor gibi görünmek” anlamına gelir.  İroni sözcüğünün Türkçemizde tam bir karşılığı yok fakat elbette hepimizin malumu.

Kanımca olay şu; Söylediğin şeyin ötesine geçiyorsun, söylediğin şeyle söylemediğini ima ediyorsun. İroni karşıdakine açık ve anlaşılabilir davranmaz. Ona sağ gösterip sol vurur ve kendine getirir. Okuyucunun ya da dinleyicinin algılayış gücüne teslim edilmiş örtük bir anlamdır. İşte tam da burada o değişik pencereler, farklı farklı algılayışların devreye girmesiyle ortaya geniş bir anlayış yelpazesi ya da çeşitliliği çıkar. Ortak nokta, ne konuşan ne de dinleyen yanlış anlamanın sorumluluğunu üstlenir, işte yine bir bum! Ne kadar geniş bir alan çıktı önümüze, neler canlandı gözümüzde, işin ucu nerelere gitti!

Dahası var; İronide konuşmacı veya yazar, söylediklerinden bağımsız ve özgürdür. Kastettiği şey söylediği değildir ki, ona ne engel olabilir? Gelenekler,yasalar, hukuk karşısında atış serbesttir. Biri çıkıpta böyle dedin diyemez, çünkü aslında öyle dememiştir ve fakat mesaj yerine ulaşmıştır.

En güzel örneklerden biri Sokratik ironinin, bilgiçlik taslayanların tutumları için “bilmemek” olarak karşılık bulması ve her şeyi bildiğini sanan insanı yere vurmasıdır. 

İroni belirli ölçüde birikim, kapasite ve yetenek gerektirir. Düz olan her şey sıkıcıdır ya hani, ironi bizi alıp patikalara, yan yollara falan sokup macera yaşatır.

Bu kadar yeterli. 

Şimdi bundan sonra sizlerle paylaşmak istediğim ve bunun için heyecenlı olduğum bazı şeylerden bahsetmek istiyorum. Kabaca bazı belli başlı şeylerin üstünden geçeceğim. Şöyle hissediyorum, günümüz Türkiye’sinin gelmiş olduğu noktada dert üstü, murad üstü yaşayışımız varken, yurdum insanının yüzünde güller açarken başka bir şeyden bahsetmek istemiyorum artık.

Ama haksız mıyım ? Dile getirilecek bunca güzelliği yaşıyoruz iyi ki, iyi ki diyoruz hep. 

Mesela; İyi ki ülkemin bu günlerini gördüm demiyor musunuz sizler ? Ben her sabah bu duyguyla uyanıyorum. Ne bileyim sağıma bakıyorum mutlu, soluma bakıyorum mutlu. İnsanlarımın yüzleri gülüyor, geleceğe bir umutla bakıyorlar sizce de harika değil mi? 

Peki iyi ki seçimler adaletten hiç şaşmıyor ve iyi ki böyle yönetiliyoruz demiyor musunuz? Emeklilerimizin refah içindeki yaşantılarını gördükçe sizin de mutluluktan gözleriniz dolmuyor mu benim gibi? 

Ne bileyim arkasındaki yüce devlet sayesinde refah içinde yaşayan insanlarımız hastalanmaktan çokta korkmuyorlar artık. İyi ki diyorlar iyi ki sağlık sistemimiz artık mükemmel bize karada ölüm yok. Hem aç gezmek, et yememek falan sağlık açısından çok iyi, ekonomiyi öyle güzel yönettiler ki mükemmel hale geldi tüm dünya bizi konuşuyor. Fakat bizlere yapılan bu iyilikten bahsedilmiyor, ne kadar az yemek o kadar uzun ömür!

Şöyle bir bakın toplumumuzda dürüstlük, adalet anlayışı ne bileyim müslümanız ya hani (burada din ayırımı yapmıyorum, sadece bizi yönetenlerin sürekli öne sürdüğü bu “inanan” fikri kafama çakıldığından)  haram paradan sakınma vesaire gibi konular ne kadar önem arz ediyor ve herkes bunlardan kaçınıp sadece menfaatini kollamıyor, insanını kolluyor falan. Mükemmel yani! Söylemeden geçemeyeceğm toplumumuzun bu kadar değerlerine sahip çıkıyor olmasının temel sebebi bizi yöneten saygıdeğer politikacılarımız, Allah onları başımızdan eksik etmesin. Hem yine onlar sayesinde kadın cinayetleri olsun, küçük çocuklara yapılan tacizler olsun hep  “inancımızı” kuvvetlendirdiklerinden dolayı neredeyse yok olmaya doğru gidiyor.

Şimdi hep birlikte oturup şükredelim tüm bunlara ! Ben her sabah ve gece uyumadan bunu yapıyorum. 

Bu yazdıklarım da burada dursun sadece mutluluğumu paylaşmak istemiştim. 

Yukarıda bahsettiğim ironi olayına geri dönüp iki kelam daha etmek istiyorum sonra bitireceğim. İroni bir tavırdır, insanın varoluş halinde baştan sona ironi vardır. Yaşamın kendisi başlı başına bir ironidir zaten. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp gidiyoruz(lar) başka söze gerek var mı ? Sevgiyle kalın, mutluluğumuz daim olmaz umarım.   

Yazı kısa sürdü oysa ne çok şey vardı söyleyecek, ironik!

Hüma SEVİM