‘Yaşamın salıncağında’ demiş şair ilk şiirinde. Ondan yola çıkarak şiirin salıncağında diye başlayacağım ben de bu yazıya.
Şiirin salıncağında, gelenekle görenek arasında, görünenle görünmeyenin gizemli sarmalında, metafizik ürpertilerle dolu bir yolculuğa çıkmak gibiydi bu kitabı okumak.
Okumaya sık sık ara verip, anlatmak için midir şiir, anlamak için midir, diye sordum kendime. Nedir bunca şairin derdi, bunca sözcük ve imgeyle dedim. Duymak için olmalı kendini dedim sonra. İnsanın içi musıkiler silsilesi. Hissetmek için olmalı dedim, sesten, histen ve düşten de yaratıldığını.
Şehir, Zaman, Kadın; içe dönük bir şairin, gerçeklikten kopmadan his sesiyle ördüğü bir kitap. Şiirlerde egemen temalar olarak şehir, zaman ve kadın öne çıkıyor olsa da çok daha zengin temalar ve güçlü imgelerle bezeli.
Yaşam ve ölüm ve öteki ölüm.
“Ölüm boyumuzca bir şeydir. -metafizik-
Elbet gün gelir emzirir analarımız.”
Çocukluk ve adamlık ve kadınlık.
“Cevabı yıllar sonra aklıma yattı
Babama küçükken sorduğum
Kadına dair sorunun;
Bir yüzü ay, öteki neden hep gece
Süt de onda oğul, zehir de.”
Aşk ve acı ve hüzün.
“Bir kadın geçiyor gözlerimin buğusundan
Hüzünle kol kola
…
Bir şey bilirim
Yalnız bir şey
Ne acı yaraşır bize
Ne acısız çıkılır yola. “
Suç ve günah ve şehvet.
“Billur bir suç işledim
Dolaşıp kıbleye durdu günah,
…
Rutin darbelerle çıldırır gövde
Uzanır, meğer ki kadınım yok.”
Sabahlar ve akşamlar ve geceler.
“Nefesimi unuttığum yerde
Dansı bıraktım,
Akşam şaraba benzerdi
Hu ya hu ya.”
Şarkılar ve makamlar ve rüyalar.
“Oradaysa gitti
Kim gitmez ki?
İncesaz segâh yerine
Incesızı hüzzam.
Yıkanır suyunda zaman
Ağusu akar
Ellerini yıkar.”
Ve insanlar:
“Kasiyerler, natırlar, kasaplar… muavinler, bekçiler, zabıtalar, katipler… fahişeler, ayyaşlar, kopuklar… bitli oğlanlar, sivilceli kızlar…”
Ve dahası.
Şairin yalın ve çarpıcı dili, hem duygusal hem de düşünsel bağı kolayca kurar okuyucuyla. Güçlü üslubu, duygusal bir yolculuk sunarken, insanın çelişik ve karmaşık doğası üzerine düşünmeye de teşvik eder. Şiirlerin estetik gücü ise bireysel deneyimlerin evrensel temalara dönüştüğü alegorik dizelerde gösterir kendini. Şairin Özdemir Asaf gibi büyük ustaları da selamladığı dizelerdir bunlar aynı zamanda.
“Sen hem bir hastalık gibisin hem de sağlık gibisin.”
“Süt de onda oğul, zehir de.”
Ve Orhan Veli misali, şiir gündelik hayatın ta kendisidir dedirtmekten de geri durmamıştır şair. ‘Rutin’ adlı şiirinde, hayatın sıradanlığı içindeki şiirselliği, samimi ve yalın bir üslupla aktarmıştır okuyucuya.
“Ehven-i şer bir iş, kırmızı yok.
Vasat bir ev, biz arka balkona
Kömür koyuyoruz
Eve geç kalma,
Eve
Geç
Kalma,
Karımın sesi bu da
Ve salınımı
Hayasızca salınışı ümidin.
Yoruldum
Şimdi bir yağmur yağsa
Ancak rahatlarım.”
Şiirlerdeki kadın vurgusunda, kadın, sadece fiziksel güzelliğiyle sınırlandırılmamıştır, kadının, şairin yaşam enerjisinin kaynağı da olduğunu görmek mümkündür. Kadın, yokken bile varlığını ve hükmünü sürdürür şairin iç dünyasında. Dolayısıyla Özdemir Asaf ve Orhan Veli ile sınırlı kalmaz şairin ustaları selamlaması. Şiir serüveninde en büyük ‘ders’ ve desteği gördüğü; ‘Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular, ‘diyen ustası Attila İlhan’ı da selamlar şair.
“Ve kadınlar
Hülyaların güzel oyuncakları;
Starlar, artistler, sevgililer
Çocukluğumun sedef aynasında
Makyaj tazeleyenler
Neye yarar?”
Sadece yenilikçi şairleri selamlamakla kalmaz Nurullah Kadirioğlu, divan şiirine de göndermeler yapar kimi dizelerinde. Gelenek ağacından topladıklarını özenle kurduğu yenilikçi sofrasına da ustalıkla serpiştirir.
“Vakfına erdim:
Avarif’ul me’arif
Ekanim-i selâse
Yitik zamanda
Konuşurken usul kelâm
Nerede kalmıştık biz
Allah aşkına?”
Okumaya devam ettikçe, şairin ‘nostaljik ve melankolik ve alegorik’ iç dünyasına tanık olmakla kalmaz, şiirlere sinen zamanların ruhuna da aşina oluruz bir yandan. Şairin kendini merkeze alarak yol alışı, içinde bulunduğu ‘toplum ve dünya ve kainat’ ile olan bağına da ışık tutar. Bireysel mücadelesini varoluşsal mücadelesine Deniz Gezmiş’i anarak içiçe yansıttığını görürürüz.
“Tamamlandı düşen satır:
Leke
Sır
Ayna
Alt alta üç nokta:
Protest
Şiar
Nümayiş,
Eğildi karanfil:
Havaya
Suya
Toprağa
Ağzıma
Dördüncü
Cemre:
Bere
Yara
Mayıs
Deniz“
Kitabın vaadettikleri bu kadarla sınırlı değil elbette. Küçük bir pencere açmaya çalıştım ben kitabın kapağına. Daha fazlası için küçük bir davetiye. Okuyacak olanlarla aynı dizede buluşmak dileğiyle.
“Kuşlar değil ya hep imge.”
Hülya Bilge GÜLTEKİN
Şehir Zaman Kadın
EN GÜZEL RESİM
Şiir: Nurullah KADİRİOĞLU
Seslendiren; Cüneyt GÜNDOĞDU
TRT Spikeri
Kitap İçin;

















