İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan 4.400 yıllık geçmişe sahip Sümer tableti deşifre edildi. Tablet, fırtına tanrısı İşkur’un yeraltı dünyasında esir alınışını konu alıyor.
Yeni yapılan bir çalışma, yaklaşık 4.400 yıllık parçalanmış tabletin tercümesini ve analizini içeriyor. Dr. Jana Matuszak tarafından gerçekleştirilen çalışma, akademik dergi Iraq’ta yayımlandı. Söz konusu tablet (Ni 12501), Erken Hanedan IIIb dönemine (yaklaşık MÖ 2540–2350) tarihleniyor.
Sümer mitolojisinden bir anlatıya ev sahipliği yapan tablet Irak’ın güneydoğu kesiminde yer alan Nippur antik kentinde keşfedilmişti.
19. yüzyılda yapılan kazılarla gün yüzüne çıkarılmasına rağmen tabletin kapsamlı bir analizi ve yayını bugüne kadar yapılmamıştı. Kırık ve eksik yapısı nedeniyle üzerinde çalışması oldukça zor olan tablet, 1956 yılında Samuel Noah Kramer tarafından yayımlanan bir kitabın kapağında kullanılmış, ancak müze numarası beş yıl sonra ayrı bir yayında belirtilmişti.
Tablet, yaklaşık MÖ 2400 civarında yazıldı. Dr. Matuszak yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“MÖ 2400 civarında Sümer, politik olarak özerk şehir devletlerinden oluşuyordu; ancak 24. yüzyıl ortalarında (yaklaşık MÖ 2350) şehir devletlerinin birleşme girişimleri nihayetinde başarılı oldu. Her şehir devletinin merkezi bir şehri ve çevresinde küçük yerleşimleri vardı.”

Çözümlenen Sümer Tableti Nippur Geleneğini Temsil Ediyor
Her Sümer şehir devleti, bir koruyucu tanrıya sahipti ve bu tanrının aile üyeleri ve yardımcıları bulunuyordu. Nippur’un koruyucu tanrısı ise Enlil’di. Şehirlerde farklı tanrılara adanmış tapınaklar da mevcuttu.
Dr. Matuszak açıklamasına şu şekilde devam etti:
“Politik özerkliklerine rağmen şehir devletleri genellikle benzer politik ve idari uygulamalara, dil, yazı sistemi ve inanç sistemine sahipti. Farklı Sümer lehçeleri vardı ancak standart ortografide nadiren fark ediliyorlardı. Ayrıca yerel panteonlara dair kanıtlar bulunuyor, ancak büyük tanrılar tüm Sümer’de saygı görüyordu. Ni 12501, muhtemelen Nippur geleneğini temsil ediyor.”

Ni 12501 Tabletindeki Mitolojik Hikâye
Tablet, fırtına tanrısı İşkur’un yeraltı dünyası tarafından esir alındığı bir hikâyeyi anlatıyor. İşkur’un babası Enlil, ilahlar meclisini toplayarak diğer tanrılardan İşkur’u kurtarmasını istiyor ancak yalnızca Tilki bu görevi kabul ediyor.
Tilki, sunulan yiyecek ve içecekleri alıyor ancak bunları yemeyip kendi kabında saklayarak yeraltına girmeyi başarıyor. Tabletteki hikâye tam burada kesiliyor ve Tilki’nin görevini başarıyla tamamlayıp tamamlamadığı hâlâ bilinemiyor.
Matuszak, mitolojik hikâyenin önemli karakterlerini şöyle tanımlıyor:
“Ana karakterler Enlil, İşkur ve Tilki’dir. Enlil, Sümer panteonunun lideri olup tanrıların kralı olarak adlandırılır ve ana tapınağı, tabletin bulunduğu Nippur şehrindedir. Ni 12501’de korunan bölümlerde, Enlil’in ilahi meclisi toplama yetkisi görülmektedir.”
İşkur’un Sümer Kültüründeki Rolü
Fırtına tanrısı İşkur, bazı kaynaklarda Enlil’in oğlu olarak geçiyor ve yağmurdan sorumlu bir tanrı olarak tasvir ediliyor.
Güney Irak’taki tarım alanları için yıllık yağış miktarı yeterli olmadığından, Sümer halkı tarlalarını sulamak için Fırat ve Dicle nehirlerinden kanallar kazıyor. Dr. Matuszak, Sümer fırtına tanrısının, kuzey ve batıdaki yağmura dayalı tarımın mümkün olduğu bölgelerde saygı gören Sami fırtına tanrısı kadar önemli olmadığını belirtiyor.

Ni 12501 tabletinde, İşkur’un başrolde olduğu anlatı tarımsal bolluk ve bereket imgeleriyle başlıyor. Nehirlerdeki ışıldayan sular ve çok renkli inekler pastoral bir refah tablosu çizerken, İşkur’un yeraltına esir düşmesiyle birlikte bu düzen bozuluyor. İşkur’un çocukları inekleri taşıyıp götürürken, tanrının yokluğu muhtemelen kıtlık ve kuraklığın başlangıcını simgeliyor. Bu temalar, İşkur’un geri dönüşünü ima eden mevsimsel döngülere dair inançları da yansıtıyor olabilir.
Dr. Matuszak’a göre Ni 12501 tableti, İşkur’un başrolde yer aldığı bilinen tek anlatı olarak öne çıkıyor. Tablet bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde korunuyor.
Kaynak :KayııpRıhtım

















