SİYASETTE  “FIRSATTAN İSTİFADE” YÖNTEMLERİ?

0

SİYASETTE  “FIRSATTAN İSTİFADE” YÖNTEMLERİ?

“Kamuoyu önünde, ‘hedeflerine ulaşabilen’ adaylar, sanki pirus zaferi kazanmış gibiler.”

Yerel seçimlere bir buçuk ay kaldı.

Siyasal partilerin adayları belirlendi; şimdi zaman, kazanmak için partiler arası  “kıran kırana” mücadele zamanı. Yani, teknik olarak öyle!

Hatta, o kıran kırana mücadele, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, adayların epeydir belli olduğu bir çok kentte ve ilçede çoktandır yapılıyor.

Lakin, elli küsur yıldır bir çok seçim izlemiş biri olarak diyebilirim ki, siyaset kurumunda, özellikle muhalefet partilerinde bugüne dek pek yaşanmamış tuhaf işler oluyor.

İktidar bloğundaki partiler için görünüşte sorun yok. Tüm seçimlerde olduğu gibi ellerindeki 21 yıllık devlet olanaklarının da desteğiyle, her yerde kazanmak için ellerinden geleni yapıyorlar, yapacaklar da.

Muhalefet partilerinin çoğunda ise , yerel adayların yerel hizmetler için kendi bölgelerindeki tanınmışlıklarını da kullanarak kazanma mücadelesi yapacağı bir seçim olmaktan çıkmış gibi.

Seçimler, partilerin, ana muhalefet başta olmak üzere , genel merkezlerin parti içindeki “gücünün” sınanıp sağlamlaştırılması mücadelesine dönmüş durumda.

Bir kısım partilerde ise, siyasal duruşların, savunulan ideolojilerin, sınıfsal  geçmişte o partilerin ideolojileri ve  toplum içindeki toplumsal- sınıfsal dayanakların yeniden belirleneceği fırsatçı yaklaşımlar söz konusu sanki.

Son günlerde CHP’de adaylık çekişmeleri paravanının ardında yaşanan güç kavgaları parti bünyesindeki rahatsızlıkları gösteriyor.

Aday belirleme işlemleri tamam gibi. Ancak parti bünyesinde ve kamuoyu önünde “hedeflerine ulaşabilen” adaylar, sanki pirus zaferi kazanmış gibiler.

Yorgun, güçsüzleşmiş, yıpranmış, kimisi genel merkezde dayatmalarla belirlendikleri için parti örgütlerini canı gönülden seferber edebilecekleri belirsiz, kalan enerjileri kendilerini seçim zaferine götürebilecek mi bilinmez hale gelmişler.

İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı, genel başkanın bulunmadığı aday tanıtım toplantısında bir kısım partililer tarafından ıslıklanıp yuhalanıyor ve bunu “parti içi demokrasinin tezahürü” gibi gösteriyor.

Bir çok bölgede geçen seçimde halkın seçtiği ve kurultayda Kemal beyi destekledikleri bilinen mevcut belediye başkanlarının isimlerinin üzeri çizilmiş, propaganda döneminde nasıl bir yol izleyecekleri, gönülden çalışıp çalışmayacakları bilinmiyor.

Bütün bunlardan daha önemlisi, Türkiye’de elli küsur yıldır ortanın solu, sosyal demokrat, demokratik sol tanımlamalarıyla toplumun kitlesel sol kanadını temsil ettiği düşünülen parti, bunlardan hiç bahsetmiyor.

Altı ok, Atatürk ilkeleri gibi “cumhuriyeti kuran parti” sıfatıyla sahip çıktığı ilkelerden söz etmez olmuş.

Önceki genel başkanlarının “artık sağ sol diye bir şey kalmadı” diye dünya politika tarihini alt üst edecek(!) saçma söyleminin terkedileceğine ve tarih göz göre göre değişirken politikanın kendi tarihsel ilkeleri doğrultusunda yürütüleceğine ilişkin işaret de yok.

Dünyanın tüm sol partilerinin dayandığı sınıfsal dayanaklar terkedilmiş.

Ve ana muhalefet, 21 yıllık bir iktidara alışmış ve bazı muhalif kesimlerde bile “bunlar gene kazanır” havasının egemen olduğu bir toplumda, 9-10 ay öncesine göre neredeyse hiç heyecan uyandırmadan seçime gidiyor.

Herkes kısa vadeli hesaplarla, “fırsatlardan istifade ederek” ufak tefek de olsa bir yerlere gelmeye çalışıyor.

Üstelik bu seçimlerde kendi adaylarını destekleyecek başka partiler de yok ; herkes kazanma olasılığına bakmadan kendi adayını gösterme peşinde.

Ana muhalefet dışındaki muhalefet partilerinde de durum parlak görünmüyor.

Cumhurbaşkanlığı seçimine bir hafta kala masayı devirip sonradan dönse de onarılmaz yaralar açan İYİ partinin lideri, geçen seçimde destek oldukları hatta başkanlarını cumhurbaşkanı adayı olarak önerdikleri İstanbul ve Ankara’da şimdi onlar seçilmesin diye uğraşıyor.

Yine geçen seçim CHP adaylarına destek veren DEM parti, kendisini destekleyen yurttaşlar arasında büyük oy toplayacağına inandığı Başak Demirtaş’ı İstanbul’dan aday göstermek istiyor. Ancak bir takım pazarlık şüpheleri gündeme gelince Başak hanım’ın aday olmayı kabul etmemesi üzerine yine en popüler milletvekillerinden birini aday gösteriyor.

Yani o taraflarda da “siyaset” ilke ve ideolojiler üzerinden değil, başka partilere zarar-yarar sağlama hesaplarıyla yapılıyor.

Siyasetin olması gerektiği gibi kendi parti programı doğrultusunda halkı etkileme çabasıyla ilgisi kalmamış, “başka partilerin durumlarına göre” yürütülmesi ağır basıyor.

Burada bir de mutlaka bir parantez açılması gereken Gökhan Zan’ın Türkiye İşçi Partisinden Hatay Büyükşehir belediye başkanlığı meselesi var.

Deprem sonrası çalışmalarıyla kamuoyunda haklı bir takdir toplayan eski milli futbolcu Gökhan Zan, 1960-1970’lerin parlamentoda temsil edilen ve efsanevi muhalefetiyle anılan TİP’in adıyla kurulan partiden aday gösterildi.

Kendisi 10 ay kadar önce İYİP’den milletvekili adayı yapılmış ancak seçilememişti

İYİP, Milliyetçi Hareket Partisinden yönetimsel eleştirilerle ancak hiç bir ideolojik yeni görüş ortaya koymadan ayrılanların kurduğu parti.

Yani, politik yelpazede kimilerine göre aşırı sağdan aşırı sola doğru müthiş bir yuvarlanma söz konusu.

Hatay Büyükşehir belediye başkanı önce AKP’den, sonra CHP’den seçilmiş. Şimdi yine aday, ancak Hatay’da kendisine oldukça yoğun tepkiler var.

Gökhan Zan’ın bu tepkilerin yönlendireceği oylarla kazanacağı düşünülebilir. Belli ki TİP yöneticileri de “fırsattan istifade etme” yolunu denemek istiyorlar.

Gökhan Zan seçilirse hangi partisinin ilkeleri doğrultusunda davranacak, bilmiyoruz.  (Kendisi bir açıklamasında önceki seçimde CHP’den milletvekili adayı olmak istediğini, ancak partililerle önünün kesilmesi yüzünden İYİP’den aday olduğunu söylemişti.Yani üç politikadan biri!)

Tabii, Gökhan’ın tercihleri ya da tercih değiştirmesi kendini bağlar.

Ancak, onu aday gösteren partinin “fırsattan istifadeciliği” , savunduğunu söylediği ideoloji için de sorun teşkil eder.

Doğrusu “fırsattan istifade” etme yöntemleri, şu anda sarf TİP’de değil, bütün partilerde siyasal görüş ve düşüncelerinin önüne geçiyor.

Bu, eskilerin deyimiyle siyasal oportünizm tanımına denk düşüyor,

Siyasal oportünizm, uzun vadede bizzat siyaseti yok edecek bir eylemler bütünüdür.

Coşkun KARTAL/Gazeteci

Coşkun KARTAL/kentekrani

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com 15 Şubat 2024

Yazarın Tüm Yazıları