SAHTE İMAJ=PATİNAJ

0

SAHTE İMAJ=PATİNAJ

Askere gittiğimde bir arkadaşımın da aynı yerde askerlik yaptığını gördüm. Oradan buradan konuşurken acemilik sonrası geldiği bu birlikteki ilk gününde, askerlere “iyi bir çıkıştığını”, onların “gözünü iyi bir korkuttuğunu” anlatmıştı bana…Bu “imaja” ne gerek var demiştim kendi kendime. Arkadaşıma göre saygı görmenin yolu korkutmaktan geçiyordu anlaşılan. Ben ise sevgi diliyle kazanılan şeyin saygı olduğunu bildiğimden bu yolu benimsemedim hayatım boyunca. Bence kişi önce yumuşak bir üslupla yaklaşmalı konulara ve kişilere. O yumuşak üslup sonunda istismar ediliyorsa (ki, bu da mümkün) ölçüsünce bir tedbir alınabilir. Ama baştan böyle yaklaşmak, olası tüm iyi ilişki kurma ihtimallerini yok edebilir. Saygı, korkuya dayalıysa saygı değildir, o korkudur. Saygı, sevgiden besleniyorsa kalıcı ve saygındır.

Sonra bir eğitim çavuşu tanıdım. Kendisi de bizler gibi kısa dönem er olarak askerliğini yapmak üzere gelmiş biriydi. Ama o tavırları yok muydu? Mesleği askerlik olan biri bile onun kadar sıkı sarılmıyordu eğitimlere. Bizden sadece birkaç ay önce geldiği için kısa bir süre önce çavuş olmuş bu arkadaşımız, sanki on gün sonra Yunanistan’a girecekmişiz de bizim bir an önce hazır olmamız gerekiyormuş gibi anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getiriyordu eğitim alanında. Allah’ın İstanbul’unun Ağustos sıcağını, nemini bilen bilir. Bu arkadaş o sıcakta “askercilik” oynamayı çok sevdiğinden hiçbir eğitim çavuşunun yaptırmadıklarını yaptırıyor, bizi oradan oraya koşturduğu yetmiyormuş gibi toza toprağa bulanıp o sıcakta iyice kokalım diye, yerlerde yüz üstü sırt üstü süründürüyordu. Çekik gözleri, ten rengi, yüz şekli ama en çok da ilişki kurma şeklinden dolayı kimi arkadaşların, izledikleri filmlerde gördükleri tiplemelere benzetmelerinden dolayı “Kamboçyalı” lakabını taktıkları bu arkadaşa bir gün, sosyal yönü gelişmiş bir iki arkadaş yaklaşıp sohbet etmek istedik. Önceleri o sert, taviz vermez, kraldan çok kralcı tavrı sürse de adamı çözmek çok zaman almadı. Biraz sonra bizle kahkaha atan, espriler yapan (Ama esprileri çok kötüydü 😊), şakalaşan ama arada da ölçüyü kaçırıp karizmayı çizdirmemek adına da yapay bir ciddiliğe bürünen bu arkadaşa dedik ki “Yahu hiç mi oyuncak tabancan olmadı küçüklüğünde? Bu sertliğin sebebi nedir?!”. Ne dedi biliyor musunuz: “Ben askerlikten sonra bürokraside çok yükselmeyi planlıyorum. Bu yüzden burada onun hazırlığını yapıyorum.” İyi de burası asker ocağı. Bir gün sonra gelen, bir gün önce gelene “mecburen” komutanım diyor. Sivil hayattaki emniyet amiri (kısa dönem yapıyorsa) kendisinden önce askere giden memuruna “Emret komutanım” diyor demek istedik ama, nafile. Arkadaş öyle inanmış ki “imaja”. Orada sert kaidelerle elde edilen göreve, daha da sert bir imaj katıştırarak bizim canımıza okuyordu. Aslında kendi hayatını da bu imaj belasına kelepçelediğinin de farkında değildi, asıl acı olan buydu.  Şimdilerde o günleri yad ettiği bir askerlik arkadaşı var mıdır bilinmez…

Bir örnek daha. Ünlü bir aktörümüz var. Yakışıklı, bıyıklı, filmlerinde kızdı mı “ulen” diyen, sert bakışlı. Bir sert bakar içiniz titrer, bardaktaki su titrer. Rivayet odur ki, bu aktörümüze bir kamera şakası yapılır. Aktörümüz o gün de bugün olduğu gibi çok tanınan biri. Diğer yandan, o günlerde bıyıkları yeni yeni terleyen çömez bir oyuncu da boy gösteriyor filmlerde ama o kadar da meşhur değil henüz. Hele bizim sert bakışlı aktörümüz kadar asla meşhur değil. Şaka bu ya, aktörümüz bir çay bahçesinde otururken yeni yetme oyuncu da aynı mekana gelip bir masaya oturur. Biraz sonra bir grup genç kız aynı mekana gelir. Gelir gelmez de bir bakarlar ki o yeni yetme oyuncu orada. Bir sevinç rüzgârı,  bir heyecan fırtınası, bir “aman bu anı ölümsüzleştirelim” telaşı…Sert bakışlı aktörümüzün yanından hızla pas geçerek büyük bir coşkuyla çok da tanınmayan oyuncuya yönelen kızların bu ilgisizliği bir tarafa, asıl bomba biraz sonra patlar. Kızlar yeni yetmeyle fotoğraf çektirmek için (Çekinmek veya çekilmek değil 😊) birinin yardımına ihtiyaç duymaktadırlar. Çevreye bakarlar ki yan masada haşin bakışlı bir “ağır abi” oturuyor. Haşin bakıyor ama kim bilir belki de içinde çok naif bir canlı yaşıyordur düşüncesiyle ağır abiye yönelirler ve bir ricada bulunurlar: “BEYEFENDİ, ünlü oyuncumuz …… ile bir resmimizi çeker misiniz rica etsek?”

Haşin bakışlı adam: Ulennnnnn !!!

İmaj, yaşamayan, yaşanmayan ve yaşanmayacak bir şeydir.

İmaj, hiçbir şeydir.

İmaj, kimliksizlerin kimliğidir.

İmaj, koca bir yalandır.

İmaj, gerçeklikten. özden beslenmediği müddetçe ayakları yere değmeyen bir hayalet gibidir.

İmajınız gerçekliğiniz olsun. Gerçek hâlinizden şikâyetçiyseniz o yönünüzü (yönlerinizi) törpüleyin, ihtiyaç varsa kesin.

Sahteliğe dayalı imaj sizi geliştirmez, bu yüzden ilişkilerinizi de geliştirmez, hatta zedeler.

“Ben buyum, beni böyle kabul edeceksiniz.” demek de haklı ve geçerli bir yol değildir. Biz köpek değiliz ki havlamamız, ısırmamız normal kabul edilsin. Değişmesi gereken gerçeklikleri değiştirmek elbet mümkündür. Bunu düşünün ve deneyin.

Evrensel ahlak, saygı ve nezaket kuralları çerçevesinde doğal olun, gerçek olun.

İmajınız gerçeklik olsun; gerçekliğiniz güzellik olsun.

Cüneyt Gündoğdu/kentekrani

http://www.cuneytgundogdu.com

Youtube Abone Olmak İçin Tıklayınız

www.kentekrani.com  11 Ekim 2023