Coşkun KARTAL; ATATÜRK SOSYOLOJİK BİR HADİSEDİR                

0

İnsan düşünüyor da, aramızdan ayrılalı tam 87 yıl olmuş.

Herhalde dünyada başka örneği yoktur.

Halkı, sıkıntılar içinde olduğu her dönemde O’na sığınır.

Her ulusal bayramda, kutlanması gereken günlerde, ülkenin bağımsızlığının tehlikeye düştüğünün her hissedilişinde Anıtkabri milyonlarca insanla dolar taşar.

Şu anda, ölümünün 87. Yılında andığımız bu günlerde, bir kez daha hem fiziksel, hem sanal dünyada hiçbir ulusal Önder’e nasip olmamış bir anma patlaması yaşanıyor.

Tıpkı sosyal medyanın olmadığı, 17 milyonluk radyosuz, televizyonsuz, toplam gazete tirajlarının birkaç bini geçmediği 1938 Türkiye’sinde ölümünün yarattığı büyük travma gibi.

O gün insanların “bir yarım kalmışlık” duygusuyla göz yaşları içinde sokaklara dökülüp onu uğurlamaya koştukları gibi.

O uğursuz 10 Kasım günü, daha 15 yıl önce topuyla tüfeğiyle ülkeyi işgal eden düşmana karşı eşi görülmemiş bir halk hareketi yaratıp orduya dönüştürerek ülkeden def eden Mustafa Kemal paşa hayata gözlerini yummuştu.

Halkını kulluktan kurtarıp vatandaş yapan, yüzde 99’larda seyreden okuma yazma bilmeme oranını azaltmakta sıçrama yapan, insanları kadın hakları diye bir şeyden haberdar edip bunu uygulayan Atatürk, öldüğü anda ülkede bir sosyolojik hadise halini almıştı.

Bu sosyolojik hadise, henüz cenazesi özel bir trenle defnedilmek üzere İstanbul’dan Ankara’ya getirilirken yaşanmıştı.

Tren gece boyu yol aldığı halde, içinden ya da yakınından geçtiği köylerde, ilçelerde ve il merkezlerinde saatlerce yolunu gözleyen on binler, O’nu en derin saygıları ve en içten göz yaşlarıyla uğurlamışlardı.

Zira, henüz 15 yıl önce “yeni bir yaşam tarzına” adım atan kitleler birden bire kendilerini boşlukta hissetmeye başlamışlardı.

Gerçek bir sosyolojik travma yaşanıyordu.

Bu, birden bire insanların benliğini saran yalnızlık, hatta yenilmişlik duygusunu aşıp Cumhuriyet treninin yola devam etmesini sağlamak kurucu kadroların işiydi. 

O kadrolar, Önder’in kaybının ertesi günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni toplayıp yeni Cumhurbaşkanı’nı seçmişlerdi. 

Kurtuluş savaşındaki en yakın silah arkadaşı, Cumhuriyetin ilk başbakanı İsmet İnönü’yü.

İnönü’nün Cumhurbaşkanı seçilmesi, ortaya çıkabilecek kaos ortamının önüne geçmiş, dumanlı havayı seven bazı kötü niyetlilerin harekete geçmelerini engellemişti.

İsmet Paşa, Atatürk’ün ölümüyle ilgili beyanatında “halkı adına” şöyle demişti:

“Devletimizin banisi, vatan ve milletin yüce hadimi, aziz kahraman Atatürk:

Vatan sana minnettardır!”

İlerde cumhuriyet düşmanı mütareke artığı liberallerin “yine kendi kendimize övünüyoruz” diye alay edeceği bu sözler, döneminde tam bir gerçekliği ifade ediyordu.

Halkı aldatmak için o günlerin koşullarını bugünkü gibi gören anakronik yaklaşımlarla o dönemleri yerden yere vuranlar bilmez, babaları düşmanla savaşırken dedeleriyle çuvallara ekmek doldurup işgalci düşmanlardan dağlara kaçan çocuklar bilirdi bu minnettarlığı.

İlan edileli henüz birkaç yıl olmuş Cumhuriyeti palazlanmadan yerle bir etmek için isyan çıkaran yobaz- gericilerin ihanetlerini yaşayanlar bilirdi.

O günler  halk desteği olmadan aşılamazdı.

Ancak, bazı çevreler kızsalar da nefret de etseler, anısını 87 yıl boyunca itibarsızlaştırmaya çalışanlar olsa da güven duyulan bir Önder ve kurtuluş savaşını seçilmiş mebusların oluşturduğu Meclis’le yöneten kadrolarla aşıldı.

Atatürk’ün ölümünden sonra, bu ülke bir çok badireler atlattı.

Bunların en önemlisi, ölümünden hemen bir yıl sonra başlayan ve hiçbir ülkenin dışında kalamadığı ikinci dünya savaşından korunmak olmuştu.

Atatürk’ün Yurtta Sulh, Cihanda Sulh diye dile getirdiği barışçı ilke doğrultusunda. (Gerçi 78 yıl sonra bir takım darbeci hainler Yurtta Sulh sözcüğünü kurmak istedikleri cuntanın adı olarak seçmişler, ancak başaramamışlardı.)

1980’lerde başlayan neoliberal dönemde savaşa katılmamanın Türkiye’yi ekonomik olarak geri bıraktığını söyleyen Amerikan iş adamı özentisi bir takım densizler çıksa da, toplamda 60 milyon insanın öldüğü bir dünya savaşında, 20 milyonluk ülkeden kaç kurban verileceğini hesaplayan olmamıştı!

Atatürk’ün bu ülkeye, kurucusu olduğu Cumhuriyete katkıları, ölümünün üzerinden yıllar geçtikçe daha anlaşılır, daha takdir edilir, vatandaşları tarafından giderek daha çok karşılık bulur olmuştur.

Zira, Atatürk bu ülke için eşi benzeri görülmemiş bir sosyolojik hadisedir artık.

Bunun en önemli göstergesi, bugün Ankara’da Anıtkabir’e, diğer illerde anma yerlerine akın eden milyonlardır.

Dünyanın her ülkesinde ulusal kahramanlar elbette vardır ve onlar için de ölüm yıl dönümlerinde, doğum günlerinde anma törenleri yapılır.

Ancak , ülkesi ve halkı üzerinde bağımsızlık yanlısı, ilerici tutumları her yıl daha etkili hale gelen bir örnek yoktur.

Saygıyla anıyoruz!

COŞKUN KARTAL