Site icon Kent Ekranı

Sergül GÜLTEKİN; Edebiyat Nedir? İnsan Neden Yazar?

İnsan, özgürleşmek ve özgürleştirmek için yazar. Evrensel değerleri gözeterek tüm insanlara için yazar…”

Edebiyat hatta sanat, yıkmaktır. Yeri geldiğinde sana ezberletilen kuralları bile, kendini bile yıkmaktır. Altın oran diye bir şey yoktur. Kemikli bir burnu olan insan da gayet güzel olabilir. Karakteristik bir yüz her zaman güzeldir. Güzellik, edebiyatta da böyledir. İyi eser ihtiyacın olan eserdir. Bu benim sevmediğim kişisel gelişim kitapları da olabilir. İyi eser aynı zamanda derdi, meselesi olan eserdir. İster kişinin kendisi ile, ister bizi ve dünyayı yönetenler ile, ister ırkçılık ile, ister insanlara yapılan zulüm ile, ister haksız gelir dağılımı ile, ister adaletsizlikler ile, ister savaşlar ile, ister özgürlük ile, ister insanca yaşamanın gerekliliği ile, ister sadece kendisini anlatmak isteği ile, ister toplumun ikiyüzlülüğü ile… edebiyat derdi olan insanın alanıdır. Davası, mücadelesi olan bir alandır. Bu mücadele kendisi ya da sistem ve toplumla ilgili olabilir.

 Edebiyat ve sanat aslında bir katarsistir, kendinden başlayarak topluma doğru bir iyileştirme gücü vardır. Bir arınmadır. Sistemin kuralları ile barışık bir insan bence iyi yazamaz. Sistemle ve insanlarla sorunu olan insan derken kastettiğim insanlara düşman olmak ya da tekil bir hayatı seçmek değildir. Tabii ki münzevi karakterde olan bir insanın, insanlarla ve toplumla barışık olmayan insanların da sevdikleri vardır. Ailesi, dostları, çocukları… tabii ki sevgi duygusu onlarında içinde yeşermiştir. Zaten insanlardan uzaklaşmasının nedeni genellikle naifliği, kırılganlığı, farkındalık yetisinin yüksek olması ve hassaslığıdır. “ Hassas insanlar için bu dünya bir cehennemdir.” Sözünü burada hatırlatmak istedim. Bir de hem kibar bir zekaya sahip ve hem de hassas, duyarlı isen cehennemin en dibi haline de gelebilir. Ama bu çöküşe karşı insanın elinde dönüştürme takniği vardır. Cennette olamasan da en azından cehennemi yaşamayabilirsiniz. İşte burada yani dönüştürme tekniklerinden birisi de yaratıcılıktır. Sanat ve edebiyat da acıyı, yalnızlığı, kaygıyı, kimsesizliği, yokluğu… dönüştürür. Kafka’nın da dediği gibi “ az insan, az eşya…” yani her şeyin özünü almak en yararlısıdır. Ve acıyı bir şeylere kendine ve topluma yararlı şeylere dönüştürür.

 Edebiyat nedir? Sorusuna bir başka sorunun cevabını vererek başlamak gerekir. “ insan neden yazar? “ Sartre, “ Edebiyat Nedir? “ kitabında şöyle der:

   “ hangi amaç uğruna yazıyorsun? Ne gibi bir işe giriştin ve neden bu iş yazmayı gerektiriyor.”

   İlk önce kendinize bu soruları sorun, üzerine düşünün ve cevaplar bulun. Yine Sartre, şöyle der:

   “ Söylenecek bir şeyiniz var mı? Bunun anlamı şudur: başkalarına aktarılacak kadar değerli bir şeyiniz var mı? İyi ama aktarılmaya değecek şeyi, bir aşkın değerler dizgesine başvurmaksızın nasıl anlayalım. “

   Ben Sartre’ın son sorusuna yazımın başında cevap vermiştim. Yani aktarılmaya değer olan şeylerin neler olabileceği konusuna. Yine Sartre “ Edebiyat Nedir? “ kitabında şöyle der:

   “ Böylece, konuşurken değiştirmeyi tasarlayışım bile bir durumu örten perdeyi kaldırmaya yetmektedir; bu durumu değiştirmek üzere kendim ve başkaları için kaldırırım onun üstünü örten perdeyi; ta özüne inerim, deler geçerim ve tutup gözümün önüne dikerim onu; şimdi artık elimdedir, söylediğim her sözcükte kendimi biraz daha bağlarım dünyaya ve aynı zamanda daha çok dışına çıkmış olurum, çünkü gelecek yönünde aşıyor olurum onu. Demek ki düzyazı yazarı ikinci elden eylem biçimini seçmiş adamdır; buna örtüleri kaldırma yoluyla eylemde bulunma adını verebiliriz. Öyleyse onu şu ikinci soruyu sormak da hakkımızdır; Dünyanın hangi görüşünü örten perdeleri kaldırmak istiyorsun, bu ortaya çıkarışla hangi değişikliği getirmek istiyorsun?”

   Yazmak, yıkmaktır derken aslında benim de kastettiğim şeylerden birisi de buydu. Yani değiştirmek. Bu değişim için de Sartre’ın dediği gibi önce örtüleri kaldırmak gerekir. Yazarın bir amacı vardır hatta amaçsızlığı savunan yazarın bile bir amacı vardır o da amaçsızlığı savunmaktır. Bir şeyleri daha iyiye dönüştürmek ve değiştirmek gerekir. Bu sözden, yazıya dökülecek ve sonra yayılacaktır. Fikirler yazıdan eyleme geçtiğinde ise değişim başlayacaktır. Fikirlerin yazıdan insanın ruhuna ve aklına geçmesi oraya o tohumu ekmektir. Yazmak ve okumak iyileştirir, şifadır.

   Sartre sormuş, “ kimin için yazıyorum” ve şöyle cevap vermiş buna: “ Evrensel okuyucu için yazıyoruz. Yazarın bekleyişi bütün insanlara yönelmiştir. “

   “Özgürlük, tıpkı deniz gibi, hep yeniden başlar, kendimizi sürekli olarak koparışımızdan, özgür kılışımızdan başka bir şey değildir. Verilmiş özgürlük yoktur; tutkuları, ırkı, sınıfı, ulusu aşarak kendini ele geçirmek, bu arada öteki insanları da kazanmak gerekir. Ama bu durumda önemli olan şey kaldırılması gereken engelin, kırılması gereken direnmenin özel biçimidir, her durum ve koşulda özgürlüğe biçim veren şey budur. “

   İnsan, özgürleşmek ve özgürleştirmek için yazar. Evrensel değerleri gözeterek tüm insanlara için yazar. Yazmak, bir çeşit dünyaya bağlanma biçimidir. Başkalarına zarar vermeden özgürleşmek gerekir. Ve yazmak bu konuda en etkili eylemlerden birisidir.

Sergül GÜLTEKİN

Exit mobile version