Atay BARBUROĞLU / SÖYLEŞİ/ Cebrail Mungan, TV Yapımcısı

0

Atay BARBUROĞLU / SÖYLEŞİ/ Cebrail Mungan, TV Yapımcısı

“Gelecek artık klasik medyada değil; her şey sosyal mecralara kaymakta”

Kendinizden biraz bahseder misiniz?

Malatya doğumluyum. Mardin’den Malatya’ya mecburi göç etmek zorunda kalmış bir aileyiz

Mardin’in büyük Ailelerinden biri olan Hacı kermo familyasına bağlı Munganlardanız.

Belki Mungan Ailesinin büyük oluşu belki de göç etmiş bir ailenin kültürel etkileşimi beni kabına sığmaz bir insan haline getirdi.

Anadolu insanının becerisi, zorluklara karşı verdiği mücadele hep aynıdır. Coğrafya kaderdir ama coğrafyanın zorluklarına verilen mücadele çok daha önemlidir. Çünkü bazen kıt kanaat imkânlara karşı verilen çaba batının bir şehrinde verilen çabadan çok daha kıymetlidir. Neden kıymetlidir?
Erişim her bölgede aynı eşitlikte değildir. Bazıları kolay elde eder bazıları ise elde etmek için çabalamak zorundadır. Malatya çok çabalayan insanların olduğu bir şehirdir. Ben de televizyoncu olmak için çok çabalamış ve bunu gerçekleştirmek için muhabirlikten yapımcılığa kadar çok mücadele vermiş biriyim

İyi Türkçe konuşmanın yolu iyi bir eğitimden geçer dedim ve eğitim fakültesi edebiyat bölümünü bitirdim. Çünkü Televizyon da var olmak için şiveden kurtulmak gerekirdi. Güzel Türkçe olmazsa olmazdı.

Televizyon dünyasına ne zaman adım attınız?

Televizyon dünyasına adım atmam 1989’da üniversite yıllarımda başladı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde kapalı devre Süphan TV ile başladı diyebilirim. Sonrası yerel ve bölge kanalı olan Mega Show TV de programcılık deneyimleri ile devam etti.
Tiyatro oyunculuğuna merak saldım. Kültür bakanlığına bağlı ödenekli Tiyatro grubunda bir çok oyunda rol aldım; benim için farklı deneyimdi. Üniversiteyi bitirir bitirmez soluğu Edebiyat öğretmenliği için tayin yerim olan Kars’ı değil de hayallerimi gerçekleştirmek için İstanbul’a yola koyuldum. Sonrası TRT 2 Haber kanalında TRT 2 Haber Müdürü asistanı olarak işe başladık, fakat kadrosuzluk nedeniyle yönümüzü özel televizyonculuğa çevirdik

TRT’de ilk Televolelerin ilham kaynağı olan Telekritik’de  (spor mizah programı ) işe başladım Editör ve muhabir olarak çok kısa süren çalışma sonrası Kanal D’de İlker Yasin yönetiminde Televole ekibinde Muhabir Editör olarak 2 yıl kadar çalıştım
Sonra tekrar TRT’ye dönüp Telekritik programında ilk Anadolu mizah programını başlattık.
3 yıl süren bu programdan sonra 2003 yılından itibaren özel kanallarda yöneticilik ile kuşak ve magazin programları yapımcılıkları üstlendim; sonrasında da kendi şirketimi kurdum

Pozitif Yapım Filmcilik ve Reklamcılık şirketi olarak magazin ağırlıklı 17 yapım ve reklam filmleri gerçekleştirdik.

Televizyon denilince ilk aklınıza gelen nedir?

Televizyon deyince ilk aklıma Heyecan gelir. Adrenali yükselten çok meslek vardır, ama Televizyonculuk bambaşkadır. Çünkü yaptığınız başarılı bir yayıncılık sonrası sabah tüm Türkiye yayınınızı konuşur. Reyting raporlarında başarılı bir sonuç paradan çok daha önemlidir. Ama en önemli olan mesele benim için etik kuralları olan bir yayıncılık olmasıdır. Çünkü bir toplumu aldatmadan kandırmadan ahlaki değerleri yok saymadan program yapmak her şeyden çok daha önemlidir. Fakat televizyonculuk çok stresli ve gergin bir meslekti bizim dönemimizde çünkü benzer programlarla hep yarış halindesiniz kötü sonuç aldığınızda benzer programlardan biri yayından muhakkak belli bir süre sonra kalkar siz mutluyken başkaları işsiz kalmıştır. Yani televizyonculuk garanti bir meslek değildir. Çalışan emekçiler için zor bir meslektir. Bugüne kadar herhalde çok kez işsiz de kalmışımdır

Dijital Platformlar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Dijital medya yeni güncellemelerle hızla yoluna devam ediyor. Klasik medya döneminin tüm dünyada 10-15 yıl sonra biteceğine eminim. Dijital medya kontrolsüz bir alan ve kontrol etmenin neredeyse mümkün olmadığı bir alana doğru hızla evriliyor. Her şeye çok kısa zamanda ulaşılabiliyor. Herkes herkesin hayatını sosyal medyada paylaştığı ölçüde hızla ulaşabiliyor. Sıradan insanlar dünyanın bir ucunda birbirlerini tanıyor iletişime geçiyor. İnsanlar ürünlerini dünyanın bir ucuna reklam şirketlerini televizyonları devreden çıkararak direkt pazarlayabiliyor. Dünyanın en ulaşılmaz ünlülerini kendi sayfasından ücretsiz olarak gazete almadan takip edebiliyor. Ünlü olmayan sıradan bir esnaf dünyanın en büyük şefi ve zincir restoranlarına dönüşebiliyor.

Eskiden bir insanın “ünlü” olması, kendini gösterebilmesi için çok uğraşması gerekirdi. Çünkü mecra azdı. Ya güzel olmalıydın, ya da sesin çok iyi olmalıydı. Sırf yetenek değil, aynı zamanda insan tanımak gerekiyordu. Gazetecilere ulaşmak sesini duyurmak çok zordu. Hem yetenekli olmak, hem de doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanı bulmak gerekiyordu yani. Kaç kişi o kadar şanslı olabilir ki?

Sosyal medyayla birlikte dengeler değişti. Eskiden keşfedilmek neredeyse imkânsızken, artık cep telefonunuzla çektiğiniz bir fotoğraf, bir anda binlerce hatta milyonlarca insana ulaşabiliyor. Yüzlerce YouTuber, evinden çıkmadan milyonlarca insanın hayatına dokunabiliyor. Sırf düzenli içerik üretenler değil, instagramda paylaştığı bir videosu milyon izlenme alan, bir anda “çok ünlü” olan isim çok! Bunun yanın da TV Genel müdürleri program müdürleri kompleksli yapımcılarla uğraşmadan binlerce insan dilediği gibi yayın yapıyor ve bu işten az veya çok paralar kazanabiliyor.

Op-Art akımının en önemli temsilcilerinden olan ve bir gün herkes 15 dakikalığına şöhret olacak sözünü söyleyen efsane Andy Warhol, herhalde bugünleri işaret etmişti sanırım

Medya sektörünü neden bıraktınız?

Aslında ben Medyayı bırakmadım Medya patronları ve Medyayı yönetenler bizi tercih etmedi.

Ama zaten gelecek artık klasik medyada değil; her şey sosyal mecralara kaymakta .

Biz de bir döneme tanıklık etmiş bireyler olarak piyasayı seyredeceğiz.

Kim bilir belki bir gün…

Atay BARBUROĞLU/Yazar-Sanat Eleştirmeni

www.kentekrani.com 29 Ağustos 2023

Atay BARBUROĞLU/kentekrani

Yazarın Tüm Yazıları