Taliban’ın Ortaya Çıkışı, İdeolojisi, Din ve Devlet’e Bakışı

0

Taliban’ın Ortaya Çıkışı, İdeolojisi, Din ve Devlet’e Bakışı

Stratejik Ortak
Bahadır Gönül

ABD’nin 11 Eylül saldırılarını bahane ederek “Demokrasi ve özgürlüğü getiriyoruz.” sloganıyla ilk olarak 2001 yılında Afganistan’ı ve sonrasında 2003 yılında Irak’ı işgalinin asıl nedeni hiç kuşkusuz Joe Biden’ın da yakın zamanda tüm dünya kamuoyuna itiraf ettiği üzere demokrasiyi o topraklara götürmek ve meşru bir düzen kurmak değil o bölgelerdeki zengin petrol ve enerji yataklarını ele geçirmek ve hammadde ihtiyacının karşılanmasıdır. Emperyalist devletlerin yapmış olduğu işgaller o coğrafyalarda mevcutta var olan ve kötü de olsa varlığını devam ettiren rejimlerin ve devlet yönetimlerinin çökmesine, ülkelerin parçalanarak etnik, siyasi ve dini gruplara ayrılmasına ve neticesinde terör örgütlerinin ortaya çıkarak hak iddia etmelerine sebebiyet vermiştir.

ABD 20 yıllık Afganistan işgalinin ardından Afganistan topraklarını uluslararası konjonktürde pek de prestijli sayılmayacak bir biçimde geri çekilmeyle sonlandırmıştır. Taliban ABD’nin ülkeden gidişini fırsat bilerek devlet yönetimini 1996 yılında olduğu gibi bir kez daha ele geçirmiştir. Çalışmamızın konusu dünyanın gündeminde olan Taliban terör örgütünün ortaya çıkışına sebep olan iç ve dış kaynaklı tarihsel süreç, Taliban’ın ideolojisi, din anlayışı ve şu günlerde Afganistan’da nasıl bir devlet düzeni ve sosyal yapı kuracağı merak edilen Taliban terör örgütünün 1996 yılından 2001 yılına kadar devam eden kısa süreli devlet yönetimi tecrübesine değinerek Afganistan’da kurulacak yeni düzene dair okuyucuya ışık tutmaktır.

Taliban Öncesi Afganistan
Afganistan jeopolitik olarak stratejik bir öneme sahip olup doğuda ve güneyde Pakistan, batıda İran, kuzeyde Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan ile komşudur. Pakistan ve İran başta olmak üzere Taliban’ın ortaya çıkışında ve gelişiminde Afganistan’ın komşu ülkeleri çoğu zaman destekleyici ve kışkırtıcı bir rolde olmuştur.

Afganistan nüfusunda var olan etnik gruplara bakıldığında ilk sırayı %47 ile Peştu’lar alırken, ikinciyi %27 ile Tacikler ve devamında %9’ar oran ile Özbekler ve Hazaralar, %3 Türkmenler ve diğer etnik gruplar takip etmektedir.

1979 Sovyetlerin Afganistan’ı işgali
İstikrarsızlıklarla dolu bir siyasi geçmişe sahip Afganistan’da, bugüne kadar uzanan karmaşa ve çatışmaların ortaya çıkması 1979 yılında Sovyetlerin Afganistan’ı işgaline dayanmaktadır. İşgal sonrası yaşanan gelişmeler Afganistan’ın siyasi ve sosyal yapısının daha da bölünmesine ve Taliban gibi radikal örgütlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. SSCB’nin Afganistan’ı işgal ettiği 27 Aralık 1979 tarihinden işgalin bittiği 1989 yılına kadar çıkan çatışmalarda, BM raporlarına göre Afganistan’da yaklaşık olarak 2 milyon insan hayatını kaybetmiştir.

2,5 milyon insan yaralanmış ve 5 milyon insan göç etmek zorunda kalmıştır. 10 yıllık işgal neticesinde mücahitleri yenilgiye uğratamayan Sovyetlerde ise yaklaşık 15 bin asker hayatını kaybetmiştir.

Sovyet işgaliyle ortaya çıkan istikrarsızlık, karmaşa ve otorite boşluğu nedeniyle Sovyetler tarafından desteklenen dönemin Necibullah rejimine karşı 7 mücahit grubun biraraya gelmesiyle Gülbeddin Hikmetyar önderliğinde “Afganistan Mücahitleri İslamı İttifakı” kurulmuştur. Hükümeti ele geçirmek isteyen bu ittifak süreç içerisinde kendi aralarında da anlaşmazlığa düşmüş ve iç çatışmalar meydana gelmiştir.

Sovyetlerin desteğiyle ayakta kalan Necibullah rejimi SSCB’nin dağılmasıyla gücünü yitirmiş ve General Raşid Dostum başta olmak üzere diğer mücahit grupların baskısıyla dağılmıştır. Bu süreçte mücahit gruplar Pakistan ve Hindistan desteğiyle ayakta kalmıştır. Akabinde 1992 yılında Şah Mesut’un çağrısıyla oluşturan Konsey’in başındaki Sıbgatullah Müceddidi ile kurulan hükümetler kendi aralarında yaşanan anlaşmazlıklarla bir türlü siyasi düzeni kuramamışlardır. Tüm bu etkenler Taliban’ın ortaya çıkışına ve umudunu yitirmiş Afgan halkı tarafından kurtarıcı olarak görülmesine neden olmuştur.

Taliban’ın Kuruluşu
1994 yılının sonlarına doğru ülkede yaşanan iktidar savaşı ve karmaşa ortamında Kandahar’da imamlık yapan Molla Ömer, öğrencileri ile birlikte kendi deyimiyle “fesada bulaşmış” mücahit gruplarına karşı mücadele etmeye karar vererek bu durumu şöyle ifade etmiştir:

“Yaklaşık 20 öğrenci arkadaşımla birlikte Kandahar’daki bir medresedeydim. Fesat, hırsızlık, yağmacılık ve cinayet çok yaygınlaşmıştı. O günlerde kimse her şeyin daha iyi olabileceğine inanmıyordu. Allah’a tevekkül ettim ve bu öğrenci arkadaşlarımla birlikte çalışmaya koyuldum.”

İlk başta yaklaşık 20 kişilik medrese talebelerinden oluşan bu grup Afgan halkının ilgisini çekmiş ve mevcut düzene karşı duruşlarıyla taraftar toplamışlardır. Talebe, öğrenci anlamındaki “tâlib” kelimesinin çoğulu olan Taliban adı, Afganistan ve Pakistan’daki geleneksel Diyobendiyye medreselerinde kendilerine molla ya da mevlevi denen hocalar nezaretinde dinî ilimler okuyan öğrencilere verilen bir isimdir. Mollalardan ve taliplerinden oluşan medrese 1839-1842, 1878- 1880 arasında Afganistan’da İngilizlere karşı yürütülen istiklal mücadelesinde önemli roller oynamıştır.


1979 Sovyet işgaline karşı başlatılan mücadelede de aynı rol tekrarlanmış, hocası ve talebesiyle medreseliler, çeşitli mücahit organizasyonları içerisinde büyük yararlılıklar göstermişlerdir. Bugünkü Taliban, genel olarak 1960 yılı ve sonrası doğumluların teşkil ettiği bir kuşaktır. Yaşları büyük olanlar ve liderlik kadrolarında bulunanlar, çoğunlukla Afgan Cihadı’na katılmış olan gazilerdir. Daha genç yaştakiler ise cihat sırasında mülteci kamplarında bulunan veya yetim yurtlarında büyüyen kesimdir.

Bu kişiler eğitimlerini daha çok Kuzey Pakistan’daki medreselerde almışlardır. Zor iklim şartlarının ve fakirliğin hüküm sürdüğü sert bir ortamı bir aile şefkatinden uzakta tecrübe eden bu gençler, cihat sona erince, özlem duydukları memleketlerine iç savaş sebebiyle dönememişlerdir. Ağabeylerinin Afganistan’da başlattıkları harekete kolayca adapte olup Taliban’ın başarısını sağlamışlardır. Taliban’ın Tacikler ve Özbekler arasında taraftarları olmasına rağmen, hareketin büyük çoğunluğu Güney Afganistan ve Kuzey Pakistan’ın yerlileri olan ve yaklaşık 250 yıldır Afganistan’ı yöneten Peştulardan oluşmaktadır. Tipik bir Taliban örgütü üyesi, kemiz denilen bölgeye özgü bir gömlek ile şalvar giyer. Başında siyah sarık, ayağında sandalet vardır. Askeri bir rütbesi ise genellikle bulunmamaktadır.

Kurulduktan kısa süre sonra Taliban, 1995 yılında Herat’ı, 1996’da Kabil’i ve 1997’de Mezar-ı Şerif’i kontrol altına almıştır. Kabil’i ele geçirdikten sonra Taliban terör örgütünün lideri Molla Muhammed Ömer’e Hz. Muhammed (SAV)’ e ait olduğu iddia edilen harmani giydirilmiş ve Taliban’ın lideri kabul edilerek Emir’ül Müminin ilan edilmiştir. Ayrıca Ekim 1997’de ülkenin ismi Afganistan İslam Devleti yerine Afganistan İslam Emirliği olarak değiştirilmiştir. Başkent Kandahar’a taşınmıştır.

Taliban İdeolojisi ve Devlet Yönetimi
Taliban örgütünün resmi ideolojisini tanımlamak gerekirse; 80’ler ve 90’ların başlarında Sovyetlerle savaşan mücahitlerin İslam’ın radikalleşmiş Deobandi (Deoband Medreseleri’nin öğretileri) yorumuyla harmanlanan katı bir modernizm karşıtı olan Peştun aşireti ideolojisinin bir kombinasyonuna geçiş olarak kabul edilebilir. Ayrıca Taliban İslami şeriat kurallarının radikal bir yorumuna ve uygulanmasına dönük ideolojik bir bağlılığa da sahiptir. Örgüt cihat kavramını ilahi bir sorumluluk olarak ifade etmekte ve savunmaktadır. Nitekim Cihadı desteklememek onlar için büyük bir günahtır.


ABD – Afganistan Savaşı
Taliban, 1996’dan 2001’e kadar, Afganistan’ın dörtte üçüne hükmetmiş ve kendilerine göre yorumladıkları şeriatı uygulamıştır. 11 Eylül saldırısının ardından Aralık 2001’de ABD liderliğindeki Afganistan işgaliyle devrilene kadar ülkenin çoğunu kontrol etmiştir. En etkin dönemlerinde, Taliban hükümeti diplomatik olarak yalnızca Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanınmıştır. Ekonomisi haşhaş üretimi ve sığır yetiştiriciliğine dayalı Afganistan’da haşhaş ekiminin helal olduğunu kullanımının ise haram olduğunu söyleyerek haşhaş ticareti ile ekonomiyi ayakta tutmaya çalışmışlardır.

Bu günlerde Afganistan’da nasıl bir hükümet kurulacağı, devleti nasıl idare edecekleri ve sosyal hayatı nasıl düzenleyecekleri merak konusu olan Taliban’ın 1996 yılında ülke yönetimindeyken Kabil Din Polisi Genel Başkanlığı tarafından yayınladıkları kararnameye göre:

Yüzü açık, başörtüsüz ya da burkasız evinden çıkan kadının evi belirlenerek bir işaret konur ve kocasına uygun bir ceza verilir ya da kadın orada ikaz edilmek suretiyle uyarılır.
Yukarıda söylenen tarzdaki kadın eğer arabaya yolculuk amacıyla bindiyse, arabanın şoförü 1 ila 5 güne kadar hapsedilir.
Müzik kasetleri, müzik videoları ya da filmler dükkânda, otelde, arabalarda vs. mekânlarda bulunursa mekân veya araba sahibi 1 ila 10 gün hapisle cezalandırılırlar.
Sakalını kesen ya da kısaltan kişi 10 güne kadar hapsedilir veya uygun bir tazir cezasıyla cezalandırılır.
Namaz vakitleri Emir-i bil’-Maruf ve Nehiy ani’l-Münker başkanlığı tarafından belirlenir.
Namaz vakitleri sırasında baliğ biri dükkân ya da büfede görünürse 1 ile 5 güne kadar dükkân kapatılır.
Güvercin besleyip onları uçurarak eğlenen kimse, evinden güvercin tamamen yok oluncaya kadar hapsedilir.
İçki içen kimse had cezasına çarptırılır, uyuşturucu madde kullananlar ise 3 ile 6 aya kadar hapsedilir. Sarhoş edici maddeleri satan kimsenin dükkânı kapatılır, kendisi ise bir ay hapis cezasına çarptırılır.
Tarlasına kenevir eken kişi hapsedilir. Kişini akrabası tarlayı kenevirden temizleyip Emir-i bil’-Maruf idaresine haber verince serbest bırakılır.
Uçurtma uçurtmak yasaktır. Uçurtma ya da uçurtmada kullanılan malzemeleri satan kişinin işyeri 3 gün kapatılır. Tekrarlarsa 10 güne kadar hapis cezasına çarptırılır.
Yollarda, arabalarda, işyerlerinde her türlü fotoğraf asmak ya da yapıştırmak yasaktır, yok edilmesi lazımdır. Fotoğrafçı zaruret durumu dışında (pasaport, kimlik) kimsenin fotoğrafını kesinlikle çekmeye hakkı yoktur. Dükkânlarda plastik ya da başka türlü heykel satışı da yasaktır.
Şeriata aykırı (İngiliz ve Amerikan tipi) saçlarını uzatanlar tutuklanırlar. Daha sonra saçları berbere tıraş ettirilir.
Kumar oynayan kimse 1 ay hapis cezasına çarpıtılır.
Düğünler ve diğer merasimlerde kadınların dans etmeleri ve yüksek sesle şarkı söylemeleri yasaktır. Bu yasağa uyulmadığı takdirde düğün sahibi cezalandırılır.
Erkek terziye elbise diktiren kadın uyarılır. Terziye 10 gün hapis cezası verilir.
Sihirbazlıkla ilgili kitaplar yakılır, sihirbaz tövbe edinceye kadar hapsedilir.
Hayvanları (köpek, keklik, bıldırcın vs.) dövüştürenler 10 gün hapsedilir.
Kadınların şehir hamamlarına gitmeleri yasaktır.”

Taliban – ABD İlişkileri
Sovyetlerin dağılmasıyla yaşanan iç çatışma ve kaos ortamından faydalanarak ortaya çıkan Taliban, Pakistan ve Suudi Arabistan’ın ciddi desteğiyle kurulmakla birlikte ABD tarafından da ezeli düşmanı Sovyetlerden boşalan alanda söz sahibi olmak, bağımsızlıklarını ilan eden Orta Asya Cumhuriyetleri’nin enerji ve maden yataklarından faydalanmak ve İran’ın Afganistan’daki siyasi etkisini azaltmak amacıyla desteklenmiş, silah ve maddi yardımlarda bulunulmuştur. 1998 yılına kadar ABD tarafından Afganistan’a ve Talina’a karşı olumlu bir dış politika izlenmiştir. Fakat bu tutum Nairobi ve Darüsselam’da ABD büyükelçiliklerine yapılan saldırılardan Taliban’a yakınlığıyla bilinen El Kaide terör örgütünün sorumlu tutulması nedeniyle sona ermiştir. 11 Eylül 2001 saldırısıyla birlikte ise ABD Taliban’ı hedef listesine almış ve Afganistan’ı işgal politikası başlamıştır.


Usame Bin Ladin
ABD El-Kaide terör örgütü lideri Usame Bin Ladin’i saklıyor gerekçesiyle Taliban yönetimini uyarmış ve açık bir şekilde tehdit etmiştir. Taliban ise “Ladin’i teslim et” çağrısını yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiş, olası operasyon karşısında cihat ilan edeceğini açıklamıştır.

Taliban 2001 yılında iktidarı kaybettiğinde, örgütün ılımlı üyeleri, Taliban’ın barış süreçlerine katılması için baskı kurmuş, liderleri Molla Ömer ise hayatı boyunca müzakerelere sürekli olarak karşı çıkmış ve siyasi muhaliflerin suikastlarını yönetmiştir.

2015 yılında ölüm haberinin duyurulmasından sonra, Taliban liderleri Afganistan’daki siyasi bir çözüm için ön müzakerelere karşı Molla Ömer’in katı tavrını takip etmeyi bırakarak barış görüşmelerine ilgi göstermiş ve zaman zaman da bu görüşmelere dahil olmuştur. Neticede 29 Şubat 2020 tarihinde ABD ve Taliban arasında Afganistan’a barış getirme antlaşması imzalanmıştır.

Sonuç Yerine
Siyasi tarihine bakıldığında istikrarlı bir hükümet ve siyasi birliğini tam olarak hiçbir zaman kuramamış Afganistan, bulunduğu konum itibariyle Asya’da jeo-politik açıdan önemli bir yere sahip olmuş ve 1979 yılında Sovyet işgaliyle parçalanarak dış güçlerin müdahalesine müsait bir yapıya bürünmüştür. Pakistan, İran, Hindistan gibi komşularının yanı sıra ABD’nin de odağında olan Afganistan, iç çatışmaların şiddetlenmesiyle radikal İslamcı terör örgütlerine dönüşen mücahit grupların etkisi altında kalmıştır. Taliban terör örgütü bu konjonktürde ortaya çıkmış, güçlenmiş ve şeriata dayalı İslami devlet yönetimi adı altında bir süre Afganistan’ı yönetmiştir. 11 Eylül saldırısıyla ABD’nin hedefi haline gelen Afganistan’da Taliban rejimi yıkılmış, Pakistan’da kalıntıları kalan örgütün lider kadrosu zaman içinde güçlenerek tüm dünyanın beklemediği bir şekilde ABD’nin Afganistan işgalini resmi olarak bitirmesinden kısa süre sonra devlet yönetimini tekrar ele geçirmiştir. Cumhurbaşkanı Eşref Gani kaçmış, Afgan ordusu kısa sürede dağılmıştır. Afganistan’ı yeniden yönetmeye talip olan Taliban, eskisi gibi radikal mi yoksa ılımlı bir iç ve dış politika mı uygulayacak bilinmez fakat kaybedenin yıllarca yaşanan çatışmalar ve istikrarsızlıkla yokluğa sürüklenen ve yüz binlercesinin ülkelerini terk etmek zorunda kaldığı Afganistan halkı olduğu açıktır.

Stratejik Ortak
https://is.gd/Sdcu8Z

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here